Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/18129 E. 2014/1464 K. 28.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18129
KARAR NO : 2014/1464
KARAR TARİHİ : 28.01.2014

MAHKEMESİ : Ankara 17. İş Mahkemesi
TARİHİ : 14/09/2011
NUMARASI : 2008/327-2011/516

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, dava şartı gerçekleşmediğinden davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi …. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Davacı; davalılar H.. Ö.. ve Hüseyin Y.. Ö..’e ait işyerinde 10.05.1983 tarihinde başlayan ve davalı Kurum’a bildirilmeyen çalışmalarının tespitini istemiştir.
Mahkemece; davalılardan Hüseyin Y.. Ö..’nin dava tarihinden önce ölü olması, ölü kişiye karşı dava açılamayacağı, dava şartının gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Bir davada taraf ehliyeti dava şartlarından (HMK m. 114/1-d) olup taraf ehliyeti ise medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür (HMK m. 50). Medeni haklardan yararlanma, yani hak ehliyeti tam ve sağ doğum koşuluyla ana rahmine düşme anında başlayıp kişinin ölümüne kadar devam eder (TMK m. 28). Bu nedenle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda taraflardan birinin ölümü halinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar davanın erteleneceği; bununla beraber hâkimin, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebileceği öngörülmüştür (HMK m. 55; HUMK m. 41). Ne var ki, Kanun’da ölü kişiye karşı dava açılması halinde nasıl davranılacağı gösterilmemiştir.
Kural olarak ölü kişi adına ve ölü kişiye karşı dava açılması olanağı bulunmamaktadır. Aynı şekilde kural olarak ölü kişi aleyhine dava açılması halinde davanın mirasçılara yöneltilmesine de olanak yoktur. Zira yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Esasen dava açarken davacının davalının bu ehliyet durumunu araştırması beklenir. Ne var ki davacının davalının ölü olduğunu bilmemesi kimi zaman hataya dayalı olabilir. Nitekim HMK’nın 124. maddesinde; “ Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hakim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder ” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu maddenin gerekçesinde de vurgulandığı üzere; taraf değişikliğini mutlak olarak davalının rızasına bağlamak yargılama ilişkisini katı bir forma bağlayacaktır ki, bu da yargılamaya hakim olan ilkelerden “ usul ekonomisi ilkesi ” (HMK m. 30) ile bağdaşmaz.
Şu halde davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır. Hukuk Genel Kurulu’nun 11.09.2013 Tarih ve 2013/14-612 esas, 2013/1297 karar sayılı kararı da bu yöndedir.
Somut olayda ise; davalılar yanında 10.05.1983 tarihinden itibaren 12 yıl çalıştığını beyan eden davacının, aradan uzun yıllar geçmesi, davalılar ile irtibatın kaybolması gibi nedenlerle davalılardan birinin vefat ettiğini bilmesinin olanaklı olmaması ya da davacının davalılardan birinin vefat ettiğini bilmesi halinde dahi nüfus kaydında yer alan kişilerin gerçekten mirasçı olamamalarının mümkün olması, gerçek mirasçıların tespiti için veraset ilamına ihtiyaç durulması, davacının davalıya ait veraset ilamını alabilmesi için ise mahkemece davacıya yetki verilmesi gerektiği, bu itibarla da davacının dürüstlük kuralına aykırı davranmasının söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacıya HMK’nın 124. maddesi gereğince davayı mirasçılara yöneltme imkanı tanınmadan ve yöneltmek istediği takdirde de mirasçılarının tespiti ile bunlara tebligat çıkartma fırsatı verilmeden yazılı gerekçeler ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle sair yönler incelenmeksizin BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
28.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.