Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/18014 E. 2014/7920 K. 15.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18014
KARAR NO : 2014/7920
KARAR TARİHİ : 15.04.2014

MAHKEMESİ : Antalya 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 24/07/2013
NUMARASI : 2013/434-2013/506

Davacı, aylığından kesinti yapılmasına ilişkin Kurum işleminin iptaline, borçlu olmadığının tespitine, uygun yapılan kesintilerinin faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R

Dava, davacının borçlu olmadığının tespiti ile davacının yaşlılık aylığı üzerine konulan haczin kaldırılması ve yaşlılık aylığından yapılan kesintilerin faizi ile tahsili istemine ilişindir.
Mahkemece, kararda yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, 18.01.1999 tarihinde tebliğ edilen ödeme emri nedeniyle tahsil zamanaşımı hukuksal nedenine bağlı olarak sorumlu olunmadığının tespiti (olumsuz tespit) istemine ilişkindir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 80. maddesinde 3917 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gereği öngörülmüş; 3917 sayılı Kanun’la yapılan bu değişiklik aynı Kanun’un 8. maddesi hükmüne göre 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe girmiş; daha sonra, 24.06.2004 tarih ve 5198 sayılı Kanun’la aynı maddede yapılan değişiklik sonucunda Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun’un 102. maddesinin de uygulanma olanağı bulunmadığı düzenlemesi getirilmiş ve düzenleme 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu durumda, zamanaşımı süresi bakımından 3917 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden önceki dönemle, 5198 sayılı Kanun’un yürürlüğü sonrasına ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden Sosyal Güvenlik Kurumu’nun alacak hakkı, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Giderek, zamanaşımının başlangıç tarihi ise yine Borçlar Kanunu’nun 128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ve durdurulmasına ilişkin Borçlar Kanunu’nun 132. ve ardından gelen maddeleri de burada aynen geçerlidir. 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanun’un getirdiği düzenlemenin geçerli olduğu döneme ilişkin prim ve gecikme zammı alacakları yönünden ise, 6183 sayılı Kanun’un zamanaşımına ilişkin 102. ve ardından gelen maddeleri geçerlidir. Bu yönde 102. madde hükmüne göre zamanaşımı süresi 5 yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı ise alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden yılbaşıdır.
6183 sayılı Kanun’un 103. maddesinde ise zamanaşımını kesen haller sayılmış olup kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlayacağı belirtilmiştir.
Öte yandan, süresinde ödenmeyen prim ve diğer Kurum alacaklarının bizzat Kurumca cebren takip ve tahsil edilebileceği 506 sayılı Kanun’un açık hükmü gereğidir. Cebren tahsil ve takip esasları 6183 sayılı Kanun’da gösterilmiştir. 506 sayılı Kanun’un 80/7. maddesinde Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun’un uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde alacaklı sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer İş Mahkemesinin yetkili olduğu, 6183 sayılı Kanun’un 58/1. maddesinde de kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın ödeme emrine karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlemine bakan vergi itiraz komisyonu (İş Mahkemesi) nezdinde itiraz edebileceği belirtilmiştir. Bu 7 günlük itiraz süresi hak düşürücü süre olup süreyi geçiren borçlunun artık menfi tespit, istirdat gibi aynı konuda hiçbir mahkemede dava açması mümkün değildir. Çünkü 6183 sayılı Kanun’da İİK.’nun 72. Maddesine koşut bir hüküm yer almamaktadır. 6183 sayılı Kanun İİK.’na nazaran özel bir yasa olup uygulama önceliğine sahiptir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2001 gün ve 2002/21-201-297, 24.03.2004 gün ve 2004/10-164-170 sayılı kararları).
Kurum alacaklarında tahsil zamanaşımı borcun doğduğu tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre belirlenir. 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunun getirdiği düzenlemenin geçerli olduğu dava konusu döneme ilişkin prim vs. alacakları için tahsil zamanaşımı süresi 5 yıl olup zamanaşımı süresinin başlangıcı ise alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden yılbaşıdır. Ödeme emrinin tebliği veya Kanunda sayılan diğer nedenlerle tahsil zamanaşımı kesildikten sonra takip eden yılbaşından itibaren yeniden işlemeye başlar. Yeniden işlemeye başlayan 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş ise davacıların bu borçlardan sorumlu olmadığının kabulü gerekir.
Somut olayda; ödeme emirlerinin 18.01.1999 tarihinde davacıya tebliğ edildiği ve kesinleşmesine karşın, bu hali ile davaya konu Kurum alacakları yönünden yaşlılık aylıklarına haciz konulan 04.10.2012 tarihi itibariyle 5 yıllık tahsil zamanaşımının dolduğu anlaşılmakla, tahsil zamanaşımı hukuksal nedenine dayalı olarak davacının davaya konu Kurum alacaklarından sorumlu olmadığı belirgin olmasına rağmen, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 15.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.