Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/17936 E. 2014/7943 K. 15.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17936
KARAR NO : 2014/7943
KARAR TARİHİ : 15.04.2014

MAHKEMESİ : Uşak 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 29/05/2013
NUMARASI : 2006/977-2013/579

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 55.715,16 TL. maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizin incelenmesi davalı vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15/04/2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı S.. A… vekili Avukat İ.G.geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyizin kapsamına ve temyiz nedenlerine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazası sonucu % 21,20 oranında meslekte kazanma gücünü kaybeden sigortalının, uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Manevi tazminatın takdirine ilişkin mahkeme kararı isabetlidir.
Maddi tazminata gelince: Davacının dava dilekçesinde, maddi tazminata ilişkin olarak fazlasını talep etme hakkını saklı tuttuğu, 08.02.2013 ve 19.03.2013 tarihli dilekçelerle maddi tazminat talebini iki kez ıslah suretiyle artırdığı, 19.03.2013 tarihli ikinci ıslah dilekçesiyle artırılmak suretiyle talep edilen maddi tazminat miktarı da dikkate alınarak hüküm kurulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bir davada birden fazla ıslah yapılmasının mümkün olup olmadığı ve HMK’nun 107 maddesindeki düzenlemeden davacının yararlanıp yararlanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
HMK 176/2 maddesinde de açıkça vurgulandığı üzere ‘Aynı davada taraflar ancak bir kere ıslah yoluna başvurabilir’ Hal böyle olunca, davanın taraflarından birinin birden fazla ıslahta bulunamayacağına ilişkin HMK 176/2 maddesine aykırılık oluşturacak biçimde ikinci ıslahla artırılarak talep edilen tazminat miktarının hüküm altına alınması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Davacı 19.03.2013 tarihli ıslah dilekçesinde HMK’nun 107 maddesine dayandığını beyan etmiş ise de anılan yasal düzenlemenin görülmekte olan davada uygulama olanağı yoktur. Zira usul hukuku alanında geçerli temel ilke; yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul kanunu hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olması, yeni hükümlerin daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır.
Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında, derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken diğer bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığıdır.
Dava; dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden, çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bir davayı bütün olarak değerlendirip, bu konuda yeni kanunun etkili olup olmayacağı söylenemez. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi ve kesiti tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır.
Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. Buna karşın, bir usul işlemine başlanmamış veya başlanmış olup da henüz tamamlanmamış ise, yeni usul hükmü (veya kanunu) hemen yürürlüğe gireceğinden etkilenir. Çünkü usule ilişkin kanunlar -aksine bir kural benimsenmediği takdirde- genel olarak hemen etkili olup, uygulanırlar (B.K.’nun 8.7.1942 gün ve E:13, K:19; Hukuk Genel Kurulu’nun 23.09.1964 gün ve E:7/1139, K:575; 09.3.1988 gün ve E:860, K:232; 23.11.1988 gün ve E:1988/1-825, K:1988/964; 22.02.2012 gün ve E:2011/2-723, K:2012/87 sayılı ilamları).
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Zaman Bakımından Uygulanma” başlığını taşıyan 448/1.maddesi de yapılan açıklama ve ilkelere uygun olarak; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır” hükmünü içermektedir.
Bu madde hükmüne göre, kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde, yeni usul hükümlerinin tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.02.2011 gün ve 2011/19-735 E. 2012/93 K. ile 22.02.2012 gün ve 2011/2-733 E 2012/87 K sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda uyuşmazlığın çözümünde, somut olay yönünden; dava dilekçesinin mahkemeye verilmesi ve gerekli harçların yatırılması ile tamamlanan dava açılması işleminde, diğer bir ifade ile davanın açıldığı 11.09.2006 tarihinde yürürlükte bulunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Buna göre, 6100 sayılı HMK ile hukukumuza giren belirsiz alacak davasına ilişkin hükümlerin, somut uyuşmazlıkta uygulanma imkânı bulunmamaktadır. (Yargıtay HGK 2013/10-436E-2013/1743K)
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.100.00 TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 15.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.