YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17388
KARAR NO : 2014/13885
KARAR TARİHİ : 16.06.2014
MAHKEMESİ : Erdek Asliye Hukuk İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/03/2013
NUMARASI : 2012/255-2013/90
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının ve kuruma bildirilmeyen asgari ücret üzerinden primi yatırılan sigortalı hizmetinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; davacının 15/03/1996-30/09/1999, 01/05/2000-30/09/2000, 01/06/2005 -30/10/2005, 01/05/2006 – 30/03/2007 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde geçen ve Kurum’a bildirilmeyen asgari ücret üzerinden primi yatırılan sigortalı hizmetinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının davasının beş yıllık hak düşürücü süre geçirilerek açıldığından reddine karar verilmiş ise de bu sonuca hatalı değerlendirme ile gidilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelik ile tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurum tarafından tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Yasa’da yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.
İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kurum’a vermesi gerektiği Kanunun 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin Dördüncü Kısmı’nda işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİ. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun’un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü
süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurum’un işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.
Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden sözedilemeyeceği açıktır. Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerini askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin oluştuğundan bahsedilemez. Davacıya ödenen ücretten sigorta primi kesilen hallerde, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi nedeniyle Kurum’un Yasa’dan kaynaklanan denetim ve inceleme görevini yapmaması karşısında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği kabul edilmelidir.
Davacının sigortalı çalışmalarının Kurum’a kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı ).
Halen yürürlükte olduğu şekliyle dava açma süresi beş yıl olup, bu süre hak düşürücü süredir. 506 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihte beş yıl olan hak düşürücü süre 20.06.1987 tarih ve 3395 sayılı Kanun’un beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmışken, 01.06.1994 tarih ve 3995 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle tekrar beş yıla indirilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacının davalı işyerinde çalıştığına ilişkin 01/07/1996, 01/07/1997, 01/07/1998, 11/07/2006 tarihli işe giriş bildirgelerinin Kurum kayıtlarına intikal etmiş olduğu, hizmet cetveli incelendiğinde 01/07/1996-16/09/1996, 01/07/1997-15/08/1997, 01/07/1998-10/09/1998, 11/07/2006-10/08/2006 tarihleri arasında davalı (44515 sicil no lu) işyeri tarafından davacının çalışmalarının kısmi ve kesintili olarak bildirildiği, 16/07/2007 tarihi ile 2012/07. ay arasında dava dışı işyerleri tarafından davacı adına hizmet bildiriminde bulunulmuş olduğu anlaşılmaktadır.
Bu anlatımlar ışığında davacının çalışma olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlenmediği anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacı 15.03.1996-30.09.1999, 01.05.2000-30.09.2000, 01.06.2005 -30.10.2005, 01.05.2006 – 30.03.2007 tarihleri arasındaki sürede sigortalı sayılmasını talep etmiştir. Davacı bu süreler içerisinde kesintisiz çalıştığını beyan etmektedir. Kesintisiz çalışmanın bulunması halinde davanın açıldığı 25/07/2012 tarihi itibari ile, 01/07/1996 – 10/08/2006 tarihleri arasındaki dönem içerisinde davalı işyerinden Kurum’a yapılmış kısmi bildirimler göz önünde bulundurulduğunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyecektir.
Yapılacak iş; yukarıdaki belirlemeler gözetilerek mahkemece işin esasına girmek, çalışma iddiasının gerçek ve fiili olup olmadığı üzerinde durarak, uyuşmazlık konusu dönemi kapsayacak şekilde dönem bordrolarını getirtip bordro tanıklarını resen tespit edip dinlemek, gerek görüldüğü takdirde Kurum’dan sorulmak suretiyle veya zabıta araştırması ile yine uyuşmazlık konusu dönemi kapsayacak şekilde tespit edilecek komşu işyerlerinin işverenleri veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarının beyanlarına başvurmak, komşu işyeri tanıklarının çalışma süresini tereddütsüz belirlemek amacıyla gerekirse hizmet döküm cetvellerini getirtmek, davacının çalışması kesintisiz yani blok çalışma niteliğindeyse hak düşürücü sürenin oluşmayacağı hususunun da dikkate alınarak davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle araştırma genişletilip tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
16/06/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.