YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17046
KARAR NO : 2014/1217
KARAR TARİHİ : 27.01.2014
MAHKEMESİ : İzmir 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 04/07/2013
NUMARASI : 2013/369-2013/551
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar ile davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi …..tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalı şirket vekilinin tüm, davacılar vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, 17.03.2010 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının haksahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davacılar İ.. Y.. ve Z.. Y..’un maddi tazminat davalarının reddine, davacı anne ve baba için ayrı ayrı 20.000,00’er TL, kardeşer için ise ayrı ayrı 3.000,00’er TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edilen zararlandırıcı olayda %40 oranında kazalı sigortalı, %55 oranında davalı şirket ve %5 oranında da dava dışı kişilerin kusurlu olduğu, vefat eden sigortalının babası davacı İ.. Y..”un Kurumdan yaşlılık aylığı aldığı bunun yanında kira gelirinin de bulunduğu, Dairemiz 29.04.2013 tarih 2013/2666 Esas-2013/8199 Karar sayılı bozma ilamı sonrasında dosyaya sunulan kayıtlardan anlaşıldığı üzere davacı anne Z.. Y..’un Kurum aleyhine açtığı davaya konu iş kazası nedeniyle vefa eden çocuğundan ötürü ölüm aylığı tahsisine ilişkin davanın kabul karaı ile neticelenip Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E., 2004/19 K.).
Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).
Bu açıklamalardan olarak somut olayda, davacı baba İ.. Y..’un Kurumdan yaşlılık aylığı aldığı ayrıca bu davacının kira gelirinin de bulunduğunun anlaşılmasına göre bu davalı bakımından Dairemiz 29.04.2013 tarih 2013/2666 Esas-2013/8199 Karar sayılı bozma ilamı doğrultusunda davanın reddine karar verilmesinde bir yanlışlık bulunmamakla birlikte, davacı anne Z.. Y..’un Dairemizin yukarıda esas karar numarası belirtilen bozma ilamı öncesinde açılmakla birlikte ilgili bozma ilamı sonrasında dosyaya yansıyan, çocuğu H.İ..Y.. ötürü Kurumdan ölüm aylığı almaya hak kazandığı hususunun sabit bulunmasına göre artık bu davalı bakımından haksahibi olmadığı gerekçesine dayanan maddi tazminatın talebinin reddi kararı verilmesi yerinde olmamıştır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın davacı Z.. Y..’un maddi tazminat davası bakımından hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılması gereken iş, davacı anne’nin maddi zararını ehil bir bilirkişiye yeniden hesaplatmak, hesaplanan tazminattan Kurum’un davacı anneye iş kazası sigorta kolundan yaptığı tahsislerinin ilk peşin sermaye değerinin rücuya tabi kısmını düşmek ve tüm delilleri bir arada değerlendirerek neticesine göre karar vermektir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davalıya yükletilmesine, 27/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.