YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17031
KARAR NO : 2014/13878
KARAR TARİHİ : 16.06.2014
MAHKEMESİ : Mersin 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/06/2013
NUMARASI : 2010/743-2013/420
Davacı, 01/01/1985-23/12/1991 tarihleri arasında yatırılan Kurum tarafından sayılmayan primlerin tespitine, yaşlılık aylığına hak kazandığına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında 01/01/1985-23/12/1991 tarihleri arasında yatırılmış, Kurum tarafından iptal edilen sigortalılık primlerinin tespiti ile yaşlılık aylığı alabileceğine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece “davacının davasının kabulü ile; davacının 01/01/1985 -23/12/1991 tarihleri arasında 1479 sayılı yasa kapsamında isteğe bağlı sigortalı olduğunun tespitine, davacıya 01/05/2010 tarihinden itibaren aylık bağlanması gerektiğinin belirlenmesine” karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun değildir.
Dava konusu dönem dikkate alındığında, davacının 23/12/1991 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı olduğu davalı Kurum tarafından kabul edildiğinden, belirtilen tarihler arasındaki sigortalılık uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlık; davacının 01/01/1985-23/12/1991 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmasını gerektirir yasal bir kaydı bulunmayan davacının yaptığı prim ödemelerinin uyuşmazlık konusu dönemde, davacıya, geçmişe yönelik olarak zorunlu ya da isteğe bağlı sigortalılık kazandırıp kazandırmayacağına ve davacının tahsis talep tarihinde yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 01/01/1985-16/12/2008 tarihleri arasında tahıl yetiştiriciliği-çiftçilik, 23/05/1991-01/05/1995 tarihleri arasında kahvecilik, 23/12/1991- 01/05/1995 tarihleri arası nakliyecilik, 03/12/1995-16/12/2008 tarihleri arasında hayvan yetiştiriciliği, 16/12/2008 tarihinden itibaren devam eden bakkal-şarküteri, market, petrol ürünleri satışı faaliyetlerinden dolayı vergi kaydının, 01/10/1999 ve 17/12/2008 tarihlerinden itibaren devam eden akaryakıt faaliyetinden dolayı ticaret ve sanayi odası üyelik kaydının, 07/12/2008 tarihinden itibaren de devam eden sicil kaydının bulunduğu, davacının 23/08/1997 tarihli başvuru üzerine tarımsal faaliyet ve emlak kira kazançlarına dayanan vergi kaydına istinaden; 01/01/1985 tarihli 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur tescil kaydının yapıldığı, Kurum tarafından 01/01/1985-23/12/1991 yılları arası yatırılan sigorta primlerin davacının Bağ-Kur sigortalılığını gerektiren bir durumunun olmaması nedeniyle yok sayılarak
davacının Bağ-Kur sigortalılık tescilinin 23/05/1991 tarihi olarak yeniden düzenlendiği, davacının yapmış olduğu sigorta prim ödemlerinin 04/11/1997- 01/03/2010 tarihleri arasında olduğu, davacının 13/04/2010 tarihinde tahsis başvurusunda bulunduğu, Kurum tarafından 03/07/2010 tarihli yazı ile tahsis başvurusunun reddediliği ve yargılama esnasında alınan bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu anlaşılmıştır.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren, 1479 sayılı Kanunun 24. maddesi ilk halinde sigortalılığın oluşumu için, kendi ad ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunun da arandığı, bu kuruluşlara kayıt tarihinin sigortalılığın başlangıcı yönünden yasal karine kabul edildiği, 4.5.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanuna göre Bağ-Kur’lu olabilme yönünden, söz konusu 24. maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunun kaldırıldığı, sadece Kanunun temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda, sigortalılığın oluşması için yeterli görüldüğü, 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunun bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngördüğü, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul ettiği, nihayet 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı Kanuna göre, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf ve sanatkar sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağı belirtilmiştir.
Davacıyı kendi hatalı işlemi nedeniyle yıllarca sigortalı sayan Kurum’un, davacıya sigortalı olduğu inancını verdikten sonra yaptığı yanlışlığın farkına vararak sigortalılık süresini indirmesi iyi niyetten uzaktır. Yargıtay H.G.K.’nun 01.10.1997 gün, 1997/10-578 E., 1997/758 K.sayılı kararında da belirtildiği üzere; davacının, sosyal güvenlik hukuku ilkeleri ve Medeni Kanun’un 2. maddesinin uygulanmasının zorunlu bir sonucu olarak primi alınan süreler bakımından zorunlu sigortalı kabul edilmesi gerekir.
Öte yandan Dairemizin istikrar gösteren içtihatlarına göre davacının zorunlu sigortalılık koşullarını taşımadığı dönem için davacının hatalı işlemi sonucu geriye yönelik prim yatırması yararına kazanılmış hak oluşturmaz. Ancak, fazla prim ödemeleri, ödeme tarihinden itibaren isteğe bağlı sigortalı olarak değerlendirilebilir. Y.H.G.K’nun 20.11.2002 gün ve 21/892-990 sayılı kararları da bu yöndedir.
Somut olayda; 01/01/1985 tarihinde tahıl yetiştiriciliğine dayanan vergi yükümlülüğü bulunan davacının 1479 sayılı Yasa’nın 24. ve 25. maddeleri kapsamında sigortalılık için aranan şartları taşımadığı sabittir. Kurum’un hatalı işlemi ile bu Kanunlardan yararlanmak suretiyle geriye yönelik olarak primlerin ödenmesinin, sigortalı olmadığı süreler yönünden davacı yararına usulü kazanılmış hak oluşturması mümkün değildir. Buna göre 01/01/1985 tarihinden sonra davacıyı Bağ-Kur sigortalısı kabul etmek doğru değildir. Ayrıca, sonradan yapılan prim ödemeleri, geçmişe yönelik isteğe bağlı sigortalılık hakkı tanımaz.
Davacının 13.04.2010 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunduğu gözetilerek, yaşlılık aylığından yararlanma koşullarının varlığı; yukarıdaki açıklamalar kapsamında yapılacak değerlendirme sonucuna göre yeniden irdelenmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile, yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16/06/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.