Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/16531 E. 2014/1976 K. 11.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/16531
KARAR NO : 2014/1976
KARAR TARİHİ : 11.02.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 9. İş Mahkemesi
TARİHİ : 27/06/2013
NUMARASI : 2013/314-2013/327

Davacılar, iş kazası sonucu ölümünden doğan manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazası sonucu sigortalının vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 22.02.2012 tarihli hüküm ile davacı baba yararına 20.000,00 TL, davacı kardeşler yararına ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatların hüküm altına alındığı, bu kararın davacılar tarafından temyizi üzerine Dairemizin 05.03.2013 tarihli ilamı ile davacı baba yönünden hükmedilen manevi tazminatın az olması nedeniyle bozulmasına karar verildiği, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sırasında taraf vekillerinin ilk kararda tüm davacılar yönünden hüküm altına alınan toplam 50.000,00 TL manevi tazminatın davacılara ödendiğini beyan ettikleri, Mahkemece 27.06.2013 tarihli karar ile davacı kardeşler yönünden 22.02.2012 tarihinde hükmedilen manevi tazminatlar ödendiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davacı baba yönünden bakiye 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 24.07.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; SGK Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından olayın iş kazası olduğunun tespit edildiği, hükme esas bilirkişi kusur raporunda müteveffa sigortalının % 25 oranında müterafik kusuru bulunduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Somut olayda, bozma ilamı doğrultusunda davacı baba yararına uygun bir miktarda manevi tazminata karar verilmesi gerekirken, bozma ilamı gereğinin yerini getirilmemesi ve infaz aşamasında değerlendirilmesi gereken ödemeler dikkate alınarak karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 11.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.