Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/16412 E. 2014/1009 K. 23.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/16412
KARAR NO : 2014/1009
KARAR TARİHİ : 23.01.2014

MAHKEMESİ : Ankara 15. İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/02/2013
NUMARASI : 2012/815-2013/60

Davacı, yurtdışında geçen çalışmaları 5510 sayılı Yasa’nın 4/1-a maddesi kapsamında borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, 25.10.1967 doğumlu davacının 11.01.1988 olan Almanya’da rant sigortasına giriş tarihinin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabulü, Türk vatandaşlığından çıkmadan önceki yurtdışı çalışmalarını 5510 sayılı yasa kapsamında 4/1-a maddesi kapsamında borçlanabileceğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 11.01.1988 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak tespitine, davacının Almanya’da geçen çalışmalarını 3201 sayılı yasa kapsamında borçlanabileceğinin tespitine ve 5510 sayılı yasanın 4/1-a maddesi kapsamında borçlanabileceği hususunda talebinin reddine karar verilmiştir.
5510 sayılı Kanun’un 38.maddesine göre malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlar ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya 5510 sayılı Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edilir. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklıdır.
Bu Kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir.
3201 sayılı Kanun’un 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun ile değişik 5.maddesinin son fıkrasında “Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini, bu Kanuna göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz.” hükmü bulunmakta ise de 02.11.1984 tarihinde imzalanan ve 05.12.1984 tarihli 3241 sayılı Kanunla onaylanıp 01.04.1987 tarihinde yürürlüğe giren ve Anayasa’nın 90.maddesi uyarınca yöntemine göre yürürlüğe girmiş uluslararası sözleşme olarak 3201 sayılı Kanunun 5.maddesinden önce uygulanma önceliğine sahip bulunan 30 Nisan 1964 tarihli Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Sözleşmenin 29.maddesinin 4.bendi hükmü uyarınca yurtdışında ilk defa çalışmaya başlanılan tarihin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Yurtdışında iken fiili (eylemli) çalışması bulunmadığı halde o ülkenin sosyal güvenlik mevzuatına göre yardım niteliğinde ödeme yapılan dönemler ile ev hanımı olarak geçen sürelerin Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Sözleşmenin 29.maddesinin 4.bendi anlamında yurtdışında geçen çalışma olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığından ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Somut olayda, davacının 11.01.1988-31.10.1999 tarihleri arasında “Gebelik/Analık Koruması” ve “Çocuk Yetiştirme” nedeniyle sigorta kapsamına alındığı ve bu dönemde fiili (eylemli) çalışmasının bulunmadığı anlaşılmakla 11.01.1988 tarihinin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabulü mümkün değildir. Davacının yurtdışındaki fiili (eylemli) çalışmasının tarihi tespit edilerek, bu tarih itibariyle zorunlu sigorta kapsamına alındığı ve 18 yaşını da ikmal ettiği tarih itibariyle sigorta başlangıcına karar verilmesi gerekirken mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının ve davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.