Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/16339 E. 2014/17332 K. 15.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/16339
KARAR NO : 2014/17332
KARAR TARİHİ : 15.09.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 19. İş Mahkemesi
TARİHİ : 18/06/2013
NUMARASI : 2013/113-2013/211

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 2000-2007 yılları arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi ve davalılardan Ü.. B.. Varisi D.. Ş.. vekilince de duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 2000-2007/Nisan tarihleri arası davalı işveren nezdinde kesintisiz çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmiş ise de, bu sonuca eksik araştırma ve inceleme sonucu varılmıştır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddeleri gereği bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır.Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilmeyen sigortalılar, çalışmalarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse bu çalışmaların Kurumca dikkate alınacağı belirtilmiştir. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı, kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli, daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.
Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de, çalışmanın konusu, niteliği, başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, işyerinin tescilsiz olduğu, davalı işveren cevap dilekçesinde davacının kesintisiz çalışmadığını, ara sıra başka şahısların işlerinide yaptığını, davacı tarafından gösterilen tanıklar beyanlarında, davacının sürekli çalıştığını, davalı tarafından gösterilen tanıklar ise, davacının daimi olarak çalışmadığı, ara sıra başka şahısların işlerindede çalıştığını belirttikleri, ayrıca davacı tarafından gösterilen tanıklardan biri ile davalı işveren arasında dava olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda, talep mahkemece davacı tarafından gösterilen tanık beyanlarına dayanılarak hüküm altına alınmıştır. İfadeleri hükme dayanak alınan tanıkların komşu işyeri sahibi veya çalışanı olup olmadıkları belli değildir. Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez. Ayrıca davacı tarafından gösterilen ve davalı işverenin komşusu olduğu belirtilen tanık ile davalı işveren arasında dava bulunduğu belirtilmektedir. Öte yandan davacı tanıkları fiili çalışmayı doğrulamışlar ise de, davalı tarafından gösterilen tanıklar çalışmayı doğrulamamış olup, tanık beyanları arasında oluşan bu çelişkide giderilmemiştir. Böylece çalışma olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde bir biçimde belirlenmeden sonuca gidildiği görülmektedir.
Yapılacak iş, işyeri tescilsiz olup dönem bordrosu bulunmadığına göre, öncelikle kolluk aracılığıyla komşu işyerlerini veya davacının çalıştığı işyeri çevresinde ikamet şahısları tespit edip dinlemek, yine işyerinin bağlı bulunduğu mahalle muhtarı veya azalarını belirleyip beyanlarını almak, davacı tarafından gösterilen ve fiili çalışmayı doğrulayan tanık M.. E..’un çalıştığı işyerinin komşu işyeri olup olmadığını tespit etmek ve davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın eksik araştırma ve inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılardan Ü.. B.. Varisi D.. Ş..’na iadesine 15/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.