Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/15856 E. 2014/14807 K. 24.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/15856
KARAR NO : 2014/14807
KARAR TARİHİ : 24.06.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 12. İş Mahkemesi
TARİHİ : 27/06/2013
NUMARASI : 2011/1381-2013/343

Davacı, maluliyetinin tespitine kesilen aylıkların faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının malul olduğunun tespiti ve kesilen malullük aylığının kesilme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, davacının çalışma gücünün 2/3’ünü kaybettiği belirlendiğinden malul sayılması gerektiğinin ve kesilen maluliyet aylığının kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması ve aylığın kesilme tarihinden itibaren yasal faizi ile ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 01.03.1992 – 31.10.2009 tarihleri arasında 1.938 gün 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğu, davacıya 01.04.2010 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca malullük aylığı bağlandığı, kontrol muayenesi sonucu SS Yüksek Sağlık Kurulu’nun 26.08.2011 tarih, 68/4703 karar sayılı raporunda, davacının çalışma gücünün % 60’ını kaybetmemiş olduğundan malul sayılmayacağına karar verildiği, Kurumca bu rapora istinaden davacının maluliyet aylığının kesildiği, yargılama sırasında Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınan 13.02.2013 tarih, 1602 sayılı Kararına göre, davacının çalışma gücünün en az 2/3’ünü kaybettiği, malul sayılması gerektiğine karar verildiği, mahkemece bu raporun esas alınarak yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bedensel ve ruhsal arızalar nedeniyle sigortalıya ya da hak sahiplerine sosyal sigorta yardımlarının yapılabilmesi, yasal çerçevede bir raporun alınmış olmasına bağlıdır.
Bu yönüyle davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa’nın 95. maddesidir. Anılan maddeye göre, “Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usul ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usulüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usulüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usulüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.
Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu giderek Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.
Öte yandan, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun “Adli Tıp Genel Kurulunun görevleri” başlıklı 15/f. maddesinde, Adli Tıp Genel Kurulunun, Adli Tıp İhtisas Kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri, konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı belirtilmiştir. Bu durumda, davalı Kurum vekilinin Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulu’nun raporuna itirazı da dikkate alınarak, YSK raporu ile Adli Tıp 3.İhtisas Kurulu raporu arasındaki açık çelişkinin giderilmesi için, 28.06.1976 gün ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan görüş alınması gerekir.
Somut olayda, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun 26.08.2011 tarih, 68/4703 karar sayılı raporu ile 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 13.02.2013 tarih, 1602 karar sayılı raporu arasındaki maluliyet oranına ilişkin çelişkinin giderilmediği ve davacının % 60 maluliyetinin başlangıç tarihi belirlenmeden karar verildiği görülmüştür.
Yapılacak iş, H.G.K’nun 05.02.2003 gün ve 2003/21-23 esas, 56 Karar sayılı kararında da açıkça belirtildiği şekilde, somut olayda Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun 26.08.2011 tarih, 68/4703 karar sayılı raporu ile 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 13.02.2013 tarih, 1602 karar sayılı raporu arasındaki maluliyet oranına ilişkin çelişkinin Adli Tıp Genel Kurulu’ndan alınacak rapor ile giderilmesi, ayrıca Adli Tıp Genel Kurulundan sigortalının % 60 maluliyetinin başlangıç tarihinin tespit ettirilmesi, sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.