Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/1513 E. 2014/1616 K. 30.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/1513
KARAR NO : 2014/1616
KARAR TARİHİ : 30.01.2014

MAHKEMESİ : Kocaeli 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 01/11/2012
NUMARASI : 2012/265-2012/558

Davacı, Kurum işleminin iptaliyle, Bağ-Kur hizmet süresinin birleştirilmesine gerek bulunmadan S.. S..’ya tabii hizmet süresine göre, 01/05/2012 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi …… tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava; davacının yaşlılık aylığı talebini reddeden Kurum işleminin iptali ile, davacının hizmet birleştirmesi yapmaksızın 506 sayılı Kanunun geçici 81/C maddesi uyarınca yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, davacının yaşlılık aylığı bağlanması talebinin reddine ilişkin Kurum işleminin iptali ile davacının Bağ-Kur hizmet süresinin birleştirilmesine gerek bulunmadan 506 sayılı Kanuna tabii hizmet süresine göre 12.04.2012 tarihli talebini takip eden aybaşı olan 01.05.2012 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 15.03.1956 doğumlu olan davacının, 05.01.1985 – 11.04.2012 tarihleri arasında kesintili şekilde 4002 gün, 506 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanunun 4/a maddesi kapsamında, 21.09.1992 – 20.04.1996, 02.06.2000 – 30.09.2000, 29.11.2001 – 09.05.2005 ve 19.09.2005 – 10.02.2006 tarihleri arasında da toplam 7 yıl 8 ay 28 gün 1479 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanunun 4/b maddesi kapsamında sigortalı olduğu, Bağ-Kur sigortalılığından dolayı toplam 28.259,73 TL prim borcu olduğu görülmüştür.
2829 sayılı Kanundan yararlanmak için kişiyi tüm sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmet sürelerini birleştirmeye zorlamanın, sosyal güvenlik sistemi ve amacı ile bağdaşmadığı gerçeği karşısında, ( YHGK’nun, 2002/ 21-132, 2002/ 139 sayılı kararı ile aynı yönde, 2006/21-485, 2006/ 483 ve 2010/ 10-126, 2010/ 133 sayılı kararları) 506 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanunun 4/a maddesi kapsamındaki sigortalılık sürelerinin aylık bağlanması için yeterli olması halinde, Bağ-Kur sigortalılık sürelerinin birleştirilmesine gerek bulunmadığı şeklindeki Mahkeme kararı yerindedir.
O halde uyuşmazlık, davacının 506 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanunun 4/a maddesi kapsamındaki sigortalılık süresine göre, davacıya 506 sayılı Kanunun geçici 81/C maddesi uyarınca yaşlılık aylığı bağlanıp bağlanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
506 sayılı Yasanın geçici 81. maddesinin C-a) bendinde, “23.05.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malullük yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.” hükmü yer almakta olup, devamındaki b) bendinde ise; 23.05.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremeyenlerin hangi şartlarda yaşlılık aylığı bağlanabileceği sıralanmıştır.
Davacının ilk sigortalılığı 05.01.1985 tarihinde başladığından 15 yıllık sigortalılık süresi 05.01.2000 tarihinde dolmuştur. Ancak bu tarih itibari ile 3600 gün primi ödenen gün sayısı ile 55 yaş şartı dolmamıştır. Davacı, 3600 gün şartını 18.02.2011 tarihinde, 55 yaş şartını ise 15.03.2011 tarihinde tamamlamıştır.
Buna göre 506 sayılı Kanunun geçici 81. maddesinin C-a) bendinde belirtilen şartlar davacı yönünden gerçekleşmemiştir.
506 sayılı Kanunun geçici 81. maddesinin C-a) bendinde belirtilen her üç şartın davacı yönünden 15.03.2011 tarihinde oluşması karşısında, davacının 506 sayılı Kanunun geçici 81/C maddesinin bendinin bc alt bendi uyarınca 58 yaşını tamamlaması şartı ile yaşlılık aylığına hak kazanacağı ortadadır.
Bu nedenle, davacının yaşlılık aylığı talebini reddeden Kurum işlemi yerindedir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.