Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/14733 E. 2014/8485 K. 21.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14733
KARAR NO : 2014/8485
KARAR TARİHİ : 21.04.2014

MAHKEMESİ : İskenderun 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 27/02/2013
NUMARASI : 2011/731-2013/262

Davac-karşı davalı, yetim aylığının kesilmesine ilişkin kurum işleminin iptaliyle kesilen aylıkların faiziyle tahsiline, aksine kurumu işleminin iptaline,
Davalı-karşı davacı haksız ödenen aylıklar nedeniyle kurum zararının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin davacı-karşı davalının isteminin kabulüne, davalı-karşı davacının isteminin reddine kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca iptal eden kurum işleminin iptali istemli olup; karşı dava ise karşı davacı/davalı SGK’nun 01/10/2008 tarihinden sonra aylığın kesildiği tarihe kadar karşı davalıya/davacıya yersiz olarak ödenen 17.686,58 TL’nin ay be ay ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın(iptal ve tespit davası) kabulüne; karşı davanın(istirdat davası) reddine karar verilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının, 03/01/2008 kesinleşme tarihli ilam ile eski eşinden TMK 166/3. fıkrası uyarınca anlaşmalı olarak boşandığı, davacıya boşanma sonrası yaptığı başvuru sonucunda davalı kurum tarafından 2007 yılında ölen annesinde dolayı 01/02/2008 tarihinde ölüm aylığı bağlandığı anlaşılmış, davalı Kurum tarafından isimsiz ihbar dilekçesi üzerine başlatılan tahkikat sonucu düzenlenen 12/04/2011 tarihli kontrol memuru raporunda, davacının kayıtlardaki yerleşim yerinde yapılan araştırmada, K. Köyü muhtarı Y.. U.. ile yapılan görüşmede, davacının ve eski eşinin 7 yıldır K.Köyü M. mevkii F. S. M. Cd. No.1 İ./H. adresinde birlikte yaşadıklarını beyan ettiği görülmüştür. Mahkemesince alınan adres hareketlerine göre davacı ve boşandığı eşinin 12/10/2006-10/11/2011 tarihleri arasında TÜİK sayımı ile kayıtlı oldukları adreste muhkim göründükleri, davacının kontrol memuru araştırmasından sonra adresini değiştirdiği tespit edilmiş; yine davacı ve boşandığı eşinin 2009, 2010 ve 2011 seçimlerinde araştırma konusu adreste kayıtlı olup, aynı adreste ardı ardına oy kullandıkları belirlenmiştir. Yargılama sırasında yaptırılan 20/02/2012 tarihli kolluk araştırmasında, davacı ve boşandığı eşinin halen K. köyünde birlikte ikamet ettikleri çevre araştırması ve aza K.. K..’ın beyanı ile tespit edilmiş; 20/09/2012 tarihli araştırmada, davacının boşandığından köy halkının haberdar olmadığı, boşanma sonrası davacının ara sıra eski eşini ziyarete gidip geldiği belirlenmiş; 13/02/2013 tarihli tutanakta ise davacının en son yerleşim yeri olan İ.İ. Mah. … sk. No:.. İ. adresinde kızı ve damadı ile 1,5 yıldır yaşadığı belirtilmiş; davacının adresini İskenderun ilçe merkezine aldırdığı halde, 29/03/2012 tarihinde K. Köyünden sorumlu K. Aile Sağlığı Merkezinde muayene olduğu tespit edilmiştir. Mahkeme huzurunda dinlenen davacı tanıkları E.. D.. ve M.. Ç..’in, hayatın olağan akışına aykırı olarak, davacı ve eski eşinin boşanma sonrasında eski eşe ait iki katlı evde altlı üstlü oturduklarını , ortak zeytinlikte birlikte çalıştıklarını beyan ettikleri görülmüş; köy muhtarı Y.. U.. ise tanık sıfatı ile alınan beyanında, kontrol memuruna verdiği beyanı haklı nedene dayanmaksızın değiştirerek, davacı ve boşandığı eşinin iki katlı evde altlı üstlü oturduklarını bildirmiş, Azalar A.U. ve A.. D.. ise davacı ve eski eşinin boşandıklarını yeni öğrendiklerini, davacının köye geldiğinde eski eşi ile birlikte zeytin topladığını beyan etmişlerdir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 59/2. maddesinde “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, kontrol memuru raporuna göre davacı ve eski eşinin, aynı adreste fiilen birlikte yaşadıklarının çevre araştırması ve köy muhtarının beyanı ile tespit edilmesi, davacı tanıklarının ve yargılama aşamasında haklı nedene dayanmaksızın beyanını değiştiren köy muhtarının, davacı ve eski eşinin boşanma sonrası eski eşe ait evde altlı-üstlü olarak oturdukları yönündeki beyanlarının hayatın olağan akışına uygun olmadığı için hükme esas alınamayacağı hususu ile davacı ve eski eşinin kontrol memuru raporu düzenlenene kadar aynı adreste kayıtlı olmaları ve seçimlerde bu adreste ardı ardına oy kullanmaları, kolluk araştırmaları sonucu köy halkının boşandıklarından haberdar olmadığının ve birlikte yaşadıklarının anlaşılması, tanık anlatımlarına göre davacının köye geldiğinde eski eşi ile birlikte zeytin toplaması, Karahüseyinli köyünden sorumlu Aile Sağlığı Merkezinde muayene olması hususları dikkate alındığında; davacı ve eski eşinin, boşanma sonrasında da birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup, 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddi ; karşı davanının kabulü gerekirken mahkemece davanın(iptal ve tespit) kabulüne; karşı davanın (istirdat davası) reddine karar verilmesi; usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı/karşı davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.