Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/14711 E. 2013/16202 K. 19.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14711
KARAR NO : 2013/16202
KARAR TARİHİ : 19.09.2013

Davacı, Taraflar arasındaki davadan dolayı yerel mahkemece verilen hükmün davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R
1) Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı A.. A..’ın Hakimin reddi talebinin reddine dair Mersin 4.İş Mahkemesinin 23.05.2013 tarih ve 2013/2 D.İş sayılı kararına yönelik yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,
2) Davacı vekilinin maddi yanılgının düzeltilmesi istemine gelince,
İstem, maddi yanılgının düzeltilmesine ilişkindir.
Maddi yanılgının varlığı halinde usuli kazanılmış haktan söz edilemeyeceği ve maddi hatanın düzeltilmesi gerektiği Yargıtay’ın ve Dairemizin yerleşmiş görüşlerindendir.
Mersin 2.İş Mahkemesinin 03.05.2011 tarih ve 2008/658 Esas, 2011/290 Karar sayılı kararı Dairemizin 13.11.2012 tarih ve 2011/11187 Esas, 2012/19811 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Davacı vekili, 21.12.2012 tarihli maddi yanılgı nedeniyle Dairemiz kararının yeni bozma nedenleri ilave edilerek düzeltilmesine yönelik dilekçesinde; temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması gerektiği halde bu istemin reddine karar verilmesinin, davacının aktif ve pasif dönemdeki zarar hesabına esas olacak bakiye ömrünün rapor tarihindeki yaşına göre belirlenmesi gerektiği halde olay tarihindeki yaşına göre belirlenmesinin, davacının bakiye ömrünün CSO 1980 bakiye ömür süreleri esas alınarak belirlenmesi gerektiği halde PMF yaşam tablosuna göre belirlenmesinin ve 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 55.maddesinin somut uyuşmazlğa uygulanması gerektiği halde bozma nedeni yapılmamasının yerinde olmadığı gerekçeleriyle bozma kararının maddi yanılgı nedeniyle düzeltilmesini talep etmiştir.
Davacının diğer maddi yanılgı nedeniyle kararın düzeltilmesi istemlerinin reddine ancak;
a) Davacının iş kazası sonucu % 40 oranında sürekli iş göremez hale geldiği anlaşılmaktadır. Davacının rapor tarihi itibariyle hayatta olması nedeniyle bakiye ömrünün rapor tarihine göre belirlenmesi gerekirken olay tarihine göre belirlenmesi usul ve yasaya aykırı olup Dairemizin bozma kararında bu hususa değinilmemesi maddi yanılgıya dayalıdır.
b) Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerlerinin B.K’nun 55.maddesi de gözetilerek rücuya tabi kısmının hesaplanan tazminattan tenzili gerekir. Mahkemece 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 55.maddesine göre Kurum tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerlerinin B.K’nun 55.maddesi de gözetilerek rücuya tabi kısmının hesaplanan tazminattan tenzili gerekirken tüm peşin sermaye değerinin tenzili usul ve yasaya aykırı olup Dairemizin bozma kararında bu hususa değinilmemesi maddi yanılgıya dayalıdır.
Hal böyle olunca davacı vekilinin maddi hatanın düzeltilmesi istemi kabul edilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1) Davacı A.. A..’ın Hakimin reddi talebinin reddine dair Mersin 4.İş Mahkemesinin 23.05.2013 tarih ve 2013/2 D.İş sayılı kararına yönelik yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,
2) Dairemizin 13.11.2012 tarih ve 2011/11187 Esas, 2012/19811 Karar sayılı bozma kararının kaldırılmasına,
3) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalıların tüm, davacının ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
4) Dava, iş kazasına uğrayan davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 38.930.00- TL maddi tazminatın davalılardan dayanışmalı olarak tahsile, ıslah dilekçesi ile manevi tazminat talep edilemeyeceğinden bu konuda dava açma haklı saklı olarak reddine karar verilmiştir.
HMK’nun 179. ve devam maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkanını sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Öte yandan harca tabi davalarda her dava açılırken davalıdan başvurma harcı ile nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Gerekli harçlar alındıktan sonra dava dilekçesi esas defterine kaydedilir ve dava, dava dilekçesinin esas defterine kayıt edildiği tarihte açılmış sayılır. Islah dilekçesinin nispi harç ve başvuru harcı yatırılarak mahkemeye verilmesi halinde bu dilekçenin ek dava dilekçesi olarak kabulü gerekir.
Somut olayda manevi tazminat istemine dair 06.01.2011 tarihli ıslah dilekçesinin nisbi ve başvuru harçları yatırılmak suretiyle mahkemeye verildiği anlaşılmaktadır. Dilekçenin bu haliyle birleştirme talepli ek dava olarak kabulü ile sonuca gidilmesinin hem usul ekonomisinine hemde davaların en çabuk ve en az masrafla bitirilmesine yarayacağı açıktır.Hal böyle olunca da mahkemece ıslah dilekçesi ile manevi tazminat talep edilemeyeceğinden bahisle manevi tazminat talebi hakkında bir karar verilmemesi isabetsizdir.
5) Davacı tazminat isteminde bulunurken hükmedilecek tazminatların olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsile karar verilmesini istediği açık olup hükmedilen maddi tazminatın olay tarihi olan 08.02.2007 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsile karar verilmesi gerekirken faiz konusunda karar verilmeden sonuca gidilmesi de hatalı olmuştur.
6) Davacının aktif ve pasif dönemdeki zarar hesabına esas olan bakiye ömrünün rapor tarihine göre belirlenmesi gerekirken olay tarihine göre belirlenmesi hatalı olmuştur.
7) Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerlerinin B.K’nun 55.maddesi de gözetilerek rücuya tabi kısmının hesaplanan tazminattan tenzili gerekir. Mahkemece 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 55.maddesine göre Kurum tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerlerinin B.K’nun 55.maddesi de gözetilerek rücuya tabi kısmının hesaplanan tazminattan tenzili gerekirken tüm peşin sermaye değerinin tenzili doğru değildir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönüne alınmadan yazılı biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.