YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14178
KARAR NO : 2014/14063
KARAR TARİHİ : 17.06.2014
MAHKEMESİ : Mersin 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 08/05/2013
NUMARASI : 2012/173-2013/309
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 01.03.1983 – 12.02.1992 tarihleri arasında davalı işverenin evinde; aşçı ve davalı işveren ile torunlarına bakmak suretiyle geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı adına davalı işyerinden işe giriş bildirgesi verilmediği, talep ettiği dönemde bildiriminin bulunmadığı, davalıya ait işyeri tescil kaydına rastlanmadığı, davacının 09.03.1989 ve 30.08.1995 doğum tarihli iki çocuğunun olduğu anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesi bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı, kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli, daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Somut olayda, davacı tanıklarının beyanları ile davalı işveren tanıklarının beyanları arasında çelişki olmasına rağmen bu çelişkinin giderilmediği, davacının çalıştığını iddia ettiği binadaki kat malikleri, yönetici ve kapıcı gibi davacının çalışmasını bilebilecek kişilerin beyanlarına başvurulmadığı, davacının doğum yaptığı dönemin araştırılmadığı, davacı tanıklarının soyut beyanlarına dayanılarak hüküm kurulduğu görülmüştür.
Buna göre; davacının çalışma olgusunun hükümde yazılı olduğu gibi hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ispatlanmadığı anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; davacının çalıştığını iddia ettiği bina ve komşu binalardaki kat malikleri, yönetici ve kapıcı gibi davacının çalışmasını bilebilecek kişileri kolluk ve muhtarlık marifetiyle tespit ederek beyanlarına başvurmak, çalışmanın tespiti halinde davacının 09.03.1989 ve 30.08.1995 tarihlerindeki doğumlarını araştırarak, doğum öncesinde hangi tarihe kadar çalıştığı ve doğumdan sonra çalışmaya ne zaman başladığı hususunu tespit etmek, davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiğini nazara alıp, araştırma genişletilerek tüm delilleri birlikte değerlendirip sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden N.. S..’a iadesine, 17.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.