Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/14089 E. 2014/7760 K. 14.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14089
KARAR NO : 2014/7760
KARAR TARİHİ : 14.04.2014

MAHKEMESİ : Diyarbakır 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 24/05/2013
NUMARASI : 2011/8-2013/418

Davacı, Karşı Davalı, aylığın kesilmesine ve ödemelerin iadesine ilişkin Kurum işleminin iptaline Davalı, Karşı Davacı yersiz olarak ödenen maaşın faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, asıl davanın kabulüne birleşen davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün davalı Karşı davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R

Dava, davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca iptal eden kurum işleminin iptali istemli olup; karşı dava ise karşı davacı/davalı SGK’nun 01/10/2008 tarihinden sonra aylığın kesildiği tarihe kadar karşı davalıya/davacıya yersiz olarak ödenen 3.767,088 TL’nin ay be ay ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın(iptal ve tespit davası) kabulüne; karşı davanın(istirdat davası) reddine karar verilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının/karşı davalının, 17/01/2001 kesinleşme tarihli ilam ile eski eşinden boşandığı, 13/02/2001 tarihinde yaptığı başvuru neticesinde davalı kurum tarafından 1991 yılında ölen babasından dolayı ölüm aylığına bağlandığı, davacının annesi Vehibe’nin yazılı ihbar dilekçeleri üzerine başlatılan tahkikat sonucu düzenlenen 15/07/2010 tarihli kontrol memuru raporuna göre; davacının kimlik paylaşım sistemindeki adresi olan Beş Nisan mah. 882 Sk. No:23/1 Bağlar/Diyarbakır adresinde yapılan çevre soruşturmasında, adreste kimsenin yaşamadığı tespit edilmiş, aynı apartmanda oturan Ayşe İlen ile yapılan görüşmede, belirtilen adreste Faysal ve Naciye isimli çiftin yaşadığını, davacı ve eski eşinin tanınmadığı belirlenmiştir.Davacının eski eşinin kayıtlı adresi olan Kaynartepe Mah. 262. Sk. No:4 Bağlar/Diyarbakır adresine gidildiğinde ise, davacının oğlu Serdar’ın kapıyı açarak, anne ve babasının evde olmadığını beyan ettiği görülmüş; çevre soruşturmasında aynı sokakta 2 numarada yaşayan Gülsüm isimli komşuları, davacının, eşi ve çocukları ile birlikte 4 numaralı konutta yaşadıklarınıı bildirmiş, beyanı alınan eski eş Resul, davacı ile fiilen birlikte yaşamadıklarını, davacının, kendisi evde

-olmadığı zamanlar eve gelerek çocukları gördüğünü ifade etmiş; davacı ise boşanma sonrası şehir dışındaki kızı ve oğlunun yanında, ölen kardeşinin çocuklarının yanında ve yine bir süre de annesinin yanında kaldığını, eski eşi ile fiilen birlikte yaşamadığını beyan etmiş olup; davacıyı ihbar eden annesi Vehibe ise beyanında, 19-20 yıl önce davacı ve eski eşinin boşandığını, ancak aynı evde birlikte yaşamaya devam ettiklerini, davacı ile uzun zamandır konuşmadıklarını, davacının eşi ile kaldığını, kendisinin evinde kalmadığını dile getirmiş, mahkemesince yaptırılan kolluk araştırmalarında, davacının kayıtlı olduğu Beş Nisan Mah.deki adreste yaşayan Ayşe İlen ile yapılan görüşmede, davacı ve eşini tanımadığını, belirtilen konutu Naciye isimli kişinden satın aldığını bildirmiş; eski eşin yerleşim yerinde yapılan araştırmada, evin kapalı olduğu, eski eşi tanıyanın olmadığı, bu adreste üç çocuklu bir ailenin yaşadığı tespit edilmiş; davacının yaşadığını iddia ettiği ölen kardeşinin eşi ve çocuklarının yaşadığı Mevlana Halit mah.deki araştırmada, davacının yengesi Muhbet, davacının bu adreste 2-3 yıldır kendisi ile beraber yaşadığını beyan etmiştir. Davacı tanıkları mahkeme huzurunda alınan beyanlarında davacı ve eski eşinin fiilen birlikte yaşamadıklarını ifade etmişlerdir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 59/2. maddesinde “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, denetim sırasında davacının kayıtlı olduğu adreste tanınmadığının ve belirtilen yerleşim yerinin başka kişilerce kullanıldığının tespit edilmesi, davacının eski eşine ait yerleşim yerinde yapılan çevre soruşturmasında davacının, eşi ve çocukları ile birlikte belirtilen adreste yaşadığının belirlenmesi, eski eşin yerleşim yerine gidildiğinde kapıyı açan ortak çocukları Serdar’ın anne ve babasının evde olmadığını beyan etmesi; davacı beyanında bir dönem annesinin yanında kaldığını beyan etse de; annesi Vehibe’nin yerleşim yerinde alınan beyanında, davacının eşinden ölen babasından dolayı maaş almak için boşandığını, davacı ile konuşmadığını, davacının fiilen eski eşi ile yaşadığı ve herhangibir dönem kendisi ile yaşamadığını beyan etmesi hususları birlikte göz önüne alındığında; boşanma sonrasında da davacı ve eski eşinin aynı adreste birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup, 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden davanın(iptal ve tespit davası) reddi; karşı davanın(istirdat davası)kabulü gerekirken mahkemece davanın(iptal ve tespit davası) kabulüne; karşı davanın(istirdat davası)reddine karar verilmesi; usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, karşı davacı/davalı Kurum vekilinin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.