Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/13813 E. 2013/20532 K. 12.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13813
KARAR NO : 2013/20532
KARAR TARİHİ : 12.11.2013

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, murisi, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi, davalılardan … Yapı End. Tic. Ttd. Şti. Tarafından duruşmalı, olarak talep edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre, davacıların tüm, davalıların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, sigortalının iş kazasından vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece Dairemiz bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonucunda, davacı eş yönünden 90.241,57 TL maddi ve 75.000,00 TL manevi tazminatın, davacı çocuk … yönünden 1.422,98 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazimnatın, davacı çocuk Hüseyin yönünden 1.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 16.09.2006 tarihinden itibaren davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; davacılar murisi …’ın davalılardan … Yapı Endüstri Tic. Ltd. Şti. işçisi olarak davalı …. A.Ş.’ye ait sosyal bina inşaatında çalışmakta iken kalıp sökümü sırasında 14 metre yükseklikten düşerek vefat ettiği, SGK Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından olayın iş kazası olduğunun tespit edildiği, mahkemece hükme esas bilirkişi kusur raporunda davalı asıl işverenin % 25, davalı alt işverenin % 50, müteveffa işçinin % 25 oranında kusurlu bulunduklarının belirtildiği, mahkemece verilen ilk hükümde 07.10.2010 tarihli hesap raporunda tespit edilen maddi tazminat tutarlarından davacılara Kurumca bağlanan gelirlerin en son peşin sermaye değerinin tenzil edilmesi ile davacı eş yönünden 47.981,75 TL maddi tazminatın davalılardan tahsili ile, davacı çocukların yönünden karşılanmamış maddi zararları kalmadığından istemin reddine karar verildiği, iş bu kararın davacılar ve davalılarca temyizi üzerine, tarafların manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalı alt işveren … Yapı Endüstri Tic. Ltd. Şti. yönünden manevi tazminata yönelik ek davada dava dilekçesi, birleştirme kararı ve hesap bilirkişi raporu ile ıslah dilekçesine yönelik süre istemi hakkında bir karar verilmediği için savunma hakkının kısıtlanması ile maddi tazminatın red edilen kısım için lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi nedeniyle 30.01.2012 tarihinde bozulmasına karar verildiği, bozma ilamından sonra mahkemece alınan 02.01.2012 tarihli ek hesap raporunda davacılar yararına tespit edilen maddi tazminat miktarlarından Kurumca davacılara bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerlerinden davalıların kusuruna isabet eden rücu edilebilecek miktarlarının hesaplanarak indirim yapılması suretiyle sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Somut olayda, 09.10.2011 tarihli hükme karşı davacılar vekilinin maddi tazminata yönelik temyiz itirazlarının red edilmesi nedeniyle davalı şirketler yararına oluşan usuli kazanılmış hak durumu dikkate alınmadan, 28.03.2013 tarihli ikinci kararda davacı çocuklar yararına maddi tazminata hükmedilmesi ile davacı eş yararına ilk hükümdeki miktardan daha fazla maddi tazminata karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3- Manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı eş yararına hükmedilen 75.000,00 TL manevi tazminat ile davacı çocuklar yararına hükmedilen 50.000,00 TL manevi tazminatların fazla olduğu ortadadır.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine
12.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.