Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/13781 E. 2013/15221 K. 05.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13781
KARAR NO : 2013/15221
KARAR TARİHİ : 05.09.2013

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, yurtdışındaki çalışmalarına ait süreleri borçlanma hakkının bulunduğunun tespitine, aksi yöndeki kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının yurtdışında Türk vatandaşı olarak geçen süreyi (ev kadını) borçlanma talep tarihinde Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın 3201 sayılı Yasa’ya göre borçlanma hakkı bulunduğunun tespiti ile aksi yöndeki Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacının Türk vatandaşlığını kaybettiği 21.05.2004 tarihinden önce Almanya’da ev kadını olarak geçen süreyi borçlanma hakkı bulunduğunun tespiti ile aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.
3201 sayılı Kanun’un 1.maddesine göre “Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir.”

11.02.1964 tarih ve 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 06.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 29.06.2004 gün ve 5203 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile değişik 29. maddesi, Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerin, kayıp tarihinden başlayarak yabancı muamelesine tabi tutulacağı, ancak Kanunun 33. ve 35.maddelerindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla doğumla Türk vatandaşlığını kazanmış olup da sonradan Bakanlar Kurulundan çıkma izni almak suretiyle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan kişilerin ve bunların kanuni mirasçılarının, Türkiye Cumhuriyetinin milli güvenliği ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla ülkede ikamet, seyahat, çalışma, miras, taşınır ve taşınmaz mal iktisabı ile ferağı gibi konularda ve sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı kalmak ve bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tâbi olmak şartıyla Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam edecekleri hükümlerini amirdir.
Bu madde istisnalar sayıldıktan sonra “sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış haklar saklı kalmak ve bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tabi olmak şartıyla Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler” şeklinde değiştirilerek, söz konusu haklar genişletilmiştir.
Maddede Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerin, kayıp tarihinden itibaren yabancı muamelesine tabi tutulacağına ilişkin genel hüküm aynen korunmaktadır. Bu hükme göre, Türk vatandaşlığını çıkma izni dışındaki yollardan biriyle kaybeden kişiler yabancı muamelesine tabi tutulacaktır.
Türk Vatandaşlığı Kanununda yer alan ve vatandaşlığa alınma kararının iptalini düzenleyen 33.madde ile Türk vatandaşlığından çıkarılan kişilerin durumunu düzenleyen 35.madde hükümleri saklı tutulmuştur.
Aynı yasal düzenlemeye 5901 sayılı Türk Vatandaşlık Kanununun, “Çıkma İzni Almak Suretiyle Türk Vatandaşlığını Kaybeden Kişilere Tanınan Haklar” başlıklı 28.maddesinde de yer verilmiştir.
403 sayılı Yasa’nın 29.maddesinin amacı; yaşadıkları ülkelerde sosyal ve siyasal haklardan yararlanmak için Türk Vatandaşlığından çıkma izni alan kişilerin, ülkemiz sınırları içerisinde, kanunda belirtilen haklardan aynen Türk vatandaşları gibi yararlanmalarını sağlamaktır.
Maddenin gerekçesinde de; “Türkiye dışında yaşayan vatandaşlarımız, bulundukları ülkelerde siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan daha etkin olabilmek için gayret göstermektedirler. Ancak, Almanya, Avusturya, Danimarka, Hollanda gibi vatandaşlarımızın yoğun olduğu ve çifte vatandaşlığı kabul etmeyen ülkelerde yaşayan vatandaşlarımız, söz konusu avantajlardan yararlanabilmek için bulundukları ülke vatandaşlığına geçme durumunda kalmaktalar ve bunun için de zorunlu olarak Türk vatandaşlığından çıkma izni talep etmektedirler. Ancak, Avusturya ve Hollanda’da yaşayan vatandaşlarımız, Türk vatandaşlığından çıkma izni işlemleri neticelenmeden, bulundukları ülkenin vatandaşlığını kazanmaktadırlar. Bunun yanında 2000 yılında Alman vatandaşlık mevzuatında yapılan değişiklikle, Almanya’da doğan çocuklara doğumla Alman vatandaşlığı verilmekte ve bu vatandaşlarımız 18-23 yaşları arasında Alman vatandaşlığını veya Türk vatandaşlığını tercih etmek durumunda kalmaktadırlar. 403 sayılı Kanunun 29.maddesinde geçen “Ancak,
Doğumla Türk vatandaşlığını kazanmış olup da sonradan Bakanlar Kurulundan çıkma izni almak suretiyle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan kişiler ve bunların kanuni mirasçıları,” hükmü nedeniyle maddede sayılan haklardan sadece çıkma izni almak suretiyle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan kişiler yararlanabilmekte, çıkma izni almadan başka bir devletin vatandaşlığını kazananlar ise daha sonra çıkma izni alsalar da sayılan haklardan yararlanamamaktadırlar” denilmektedir.
Her ne kadar, 3201 sayılı Kanunun uygulama yönetmeliğinde, borçlanma tarihinde de Türk vatandaşı olunması gerektiği belirtilmiş ise de; gerek, 12.06.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28.maddesinde; gerekse önceki 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 29.maddesindeki yasal düzenlemeye yer verilerek, doğumla Türk vatandaşı olup da, İçişleri Bakanlığından vatandaşlıktan çıkma izni alanların, sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı tutulmuş olup; anılan kişilerin bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tâbi olmak şartıyla Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam edecekleri belirtilmiştir. Açıklanan kanun maddeleri, açıkça, çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerin kazanılmış haklarının korunacağını belirtmektedir.
Buna göre, doğumla Türk vatandaşı olup da İçişleri Bakanlığından vatandaşlıktan çıkma izni alarak Türk vatandaşlığını kaybeden kişiler, talep tarihinde Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın yurt dışında Türk vatandaşı olarak geçen borçlanmaya esas sürelerini 3201 sayılı Kanun’un 1.maddesine göre borçlanabilirler
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.11.2005 gün ve 10/492-646, 16.11.2005 gün ve 21/682-618, 08.03.2006 gün ve 21/15-58 ve 08.03.2006 gün ve 21/6-56 sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 27.maddesine göre çıkma belgesinin ilgiliye imza karşılığı teslimi ile Türk vatandaşlığı kaybedilir.
5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 20.maddesine göre Türk vatandaşlığının kazanılmasına ilişkin kararlar, karar tarihinden itibaren hüküm ifade eder.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, doğumlu Türk vatandaşı olup vatandaşlıktan izinle çıkanlar çıkma belgesini imza karşılığı teslim aldıkları tarihte Türk vatandaşlığını kaybederler ve Türk vatandaşlığının kazanılmasına ilişkin İçişleri Bakanlığı karar tarihinden itibaren yeniden Türk vatandaşı sayılırlar.
Somut olayda, doğumla Türk vatandaşı olan davacının 03.07.2001 tarihinde izinle Türk vatandaşlığını kaybettiği, 21.01.2002 tarihinde vatandaşlığa alındığı, 21.05.2004 tarihinde vatandaşlıktan çıkmasına izin verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece 13.04.1969 doğumlu davacının 18 yaşını ikmal etmesinden sonra 18.09.1990- 03.07.2001 ve 21.01.2002-21.05.2004 tarihleri arasında yurt dışında Türk vatandaşı olarak geçen ev kadınlığı süresini borçlanma hakkı bulunduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken Türk vatandaşı olmadığı dönemi de kapsar biçimde borçlanma hakkı bulunduğunun tespitine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK’un 438/7. maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı, düzeltilerek onanmalıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının (1.) bendinin tümüyle silinerek yerine “Davanın KABULÜ ile davacının 18.09.1990- 03.07.2001 ve 21.01.2002-21.05.2004 tarihleri arasında yurt dışında Türk vatandaşı olarak geçen ev kadınlığı süresini borçlanma hakkı bulunduğunun tespitine ve aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline,” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, 05.09.2013 gününde oybirliğiyle ile karar verildi.