Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/13770 E. 2014/14362 K. 19.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13770
KARAR NO : 2014/14362
KARAR TARİHİ : 19.06.2014

MAHKEMESİ : Adana 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 17/06/2013
NUMARASI : 2011/863-2013/353

Davacı, isteğe bağlı prim ödemelerinin geçerli olduğunun tespitiyle 31/05/2011 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava,davacının isteğe bağlı prim ödemelerinin hizmet sürelerine dahil edilmesi ve 31.5.2011 tarihi itibariyle emekliliğe hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, duruşmanın 17.6.2013 günlü oturumunda tefhim edilen hüküm sonucu ile “davanın kısmen kabulü ile; davacının kuruma ödediği 1080 gün isteğ bağlı sigortalılılk süresinin geçerli olduğunun tespitine, isteğe bağlı 1080 gün süre dahil davacının toplam 3339 gün hizmet süresinin olduğunun tespitine, şartları oluşmadığından yaşlılılk aylığı bağlanması talebinin reddine” karar verilmiş ve bu husus gerekçeli kararın hüküm sonucu kısmında aynen tekrarlanmış ise de gerekçeli kararın gerekçe bölümünde yaşlılık aylığı şartları değerlendirilirken isteğe bağlı sigortalılık süresinin hesaplanmadığı ve buna göre yaşlılık aylığı şartlarının buna göre değerlendirilerek karar verildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298. maddelerine göre yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği karar (hüküm sonucu), esas karar olup, sonradan yazılan gerekçeli kararın hüküm sonucu ve gerekçe bölümünün bu karara aykırı olmaması gerekir. Oysa zaptın 17.6.2013 günlü oturumda tefhim edilen hüküm sonucu ile gerekçeli kararın gerekçe bölümünün birbirine aykırı olduğu duruşma tutanağı ve gerekçeli kararın incelenmesinden açıkca anlaşılmaktadır. Bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gereği açıktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum ve davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazların kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 19/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.