Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/13286 E. 2014/5705 K. 24.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13286
KARAR NO : 2014/5705
KARAR TARİHİ : 24.03.2014

MAHKEMESİ : Konya 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/04/2013
NUMARASI : 2012/550-2013/311

Davacı, ilk kesinti tarihini takip eden aybaşından itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine, 6111 sayılı Kanundan yararlandırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının ilk tevkifatı takip eden aybaşından itibaren Tarım bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile 6111 sayılı yasanın hükümlerinden faydalanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının,
1- Davacının prim kesintileri dikkate alınarak
01.06.1997 tarihinden 31.12.1998 tarihine kadar,
01.07.2001 tarihinden tescil tarihi olan 01.06.2003 tarihine kadar Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine,
Fazlaya ilişkin talebinin reddine,
2- Davacının 01.06.2003 tarihi itibariyle tescil işlemi idari işlemle gerçekleştirildiğinden bu konuda konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
3- Mahkememizce tespit kararı verilen (01.06.1997 ile 31.12.1998 tarihleri arası ve 01.07.2001 ile 01.06.2003 tarihleri arasındaki) süre yönünden davacının 6111 Sayılı Kanundan yararlanma talebi hakkında tespite ilişkin karar kesinleştiğinde davacının davalı kuruma müracaatta muhtariyetine,
4- Davacının idari işlemle tescil edilen 01.06.2003 tarihinden sonraki döneme ilişkin prim borçları açısından 6111 Sayılı Kanundan yararlandırılması gerektiğinin tespitine karar verilmiş ise de, hüküm fıkrası ile uygun bulunmamaktadır.
Mahkemece, duruşmanın 19/04/2013 günlü oturumunda tefhim edilen hüküm sonucu ile, Davacının davasının kabulüyle,
1.a) Yargıtay bozma ilamında bildirildiği şekliyle, davacının 01.06.1997 ile 01.06.2003 tarihleri 2926 sayılı Kanun kapsamında tarım bağkur sigortalısı olduğunun tesbitine,
b) Mahkememizce tesbitine karar verilen 01.06.1997 ile 01.06.2003 tarihleri arasındaki süreye ilişkin prim borçları açısından 6111 sayılı Kanundan yararlanma talebi hakkında davacının karar kesinleştiğinde davalı idareye müracaatta muhtariyetine,
2.a) Davacının 01.06.2003 tarihi itibariyle tescil işlemi idari işlemle gerçekleştiğinden bu konuda konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
b) Davacının idari işlemle tescil olunan 01.06.2003 tarihinden sonraki prim borçları açısından 6111 sayılı Kanundan yararlandırılması gerektiğinin tespitine kara verildiği belirtilmiş ise de, gerekçeli karara bozma öncesi verilen kararın hüküm fıkrasının alındığı dolayısıyla hüküm sonucu ile gerekçe bölümünün birbiriyle çeliştiği görülmektedir.
6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298.maddelerine göre yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Somut olayda, gerekçeli kararın hüküm bölümüne, bozma öncesi verilen gerekçeli kararın hüküm bölümünün alındığı anlaşılmaktadır.
Hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği karar (hüküm sonucu), esas karar olup, sonradan yazılan gerekçeli kararın hüküm sonucu ve gerekçe bölümünün bu karara aykırı olmaması gerekir. Oysa zaptın 19/04/2013 günlü oturumda tefhim edilen hüküm sonucu ile gerekçeli kararın gerekçe bölümünün aykırı olduğu duruşma tutanağı ve gerekçeli kararın incelenmesinden açıkca anlaşılmaktadır. Bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gereği açıktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazların kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itiraz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 24/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.