Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/13213 E. 2014/14539 K. 19.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13213
KARAR NO : 2014/14539
KARAR TARİHİ : 19.06.2014

MAHKEMESİ : Çanakkale İş Mahkemesi
TARİHİ : 29/04/2013
NUMARASI : 2012/322-2013/160

Davacı, davalı Kurum tarafından gönderilen ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece; ödeme emrinin iptaline karar verilmiş ise de varılan bu sonuç, usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 80/12.fıkrası hükmüne göre, sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın süresi içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları bildirilmiştir.01.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa’nın 88/20 maddesi ise, Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı hükmünü düzenlemiş olup, 506 sayılı Yasanın 80/13. maddesinde belirtilen şekilde yetkilere sahip olma şartını kaldırmıştır.
6183 sayılı Kanunun 35. maddesinde ise; limited şirket ortaklarının kamu alacaklarından sorumluluğu düzenlenmiş olup şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen ya da tahsil edilemeyeceği anlaşılması koşuluyla şirket ortaklarının sermaye hisseleri oranında sorumlu olacağı öngörülmüştür.
506 sayılı Kanunun 80. maddesi hükmünün, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunla değiştirilmesinden önceki dönemde; prim alacağı ve gecikme zamları yönünden Kurumun alacağı Borçlar Kanunu 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımının başlangıç tarihi ise yine Borçlar Kanununun 128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ve durdurulmasına ilişkin Borçlar Kanununun madde 132 ve ardından gelen maddeleri de burada aynen geçerlidir.
506 sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. 6183 sayılı Kanun m.102 ve devamı maddeleri uyarınca zamanaşımı süresi 5 yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak belirlenmiştir.
06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılmış, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanunun 51. Maddesi ile birlikte 102. maddesinin uygulanmayacağı hükme bağlanarak 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 10 yıllık zamanaşımı dönemine geri dönülmüştür.
Davaya konu somut olay ve yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gözetildiğinde; dava konusu yapılan 2004 yılı 6. ay sonrasına ilişkin prim ve gecikme zammı alacakları için alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşından itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı açıktır.
Yapılacak iş; dava konusu yapılan 2004 yılı 6. ay sonrasına ilişkin prim ve gecikme zammı alacakları için zamanaşımı süresinin dolmadığından, bu dönem sonrasında şirketin faal olup olmadığı, şirket ana sözleşmesinde mirasçılara hisse intikaline ilişkin engel bir hüküm bulunup bulunmadığı, davacının murisinden intikal eden hisseyi devredip devretmediği, davacının yönetici sıfatının bulunup bulunmadığını hususlarını araştırarak yönetici olmayıp limited şirketin ortağı olduğu sabit olursa 6183 sayılı Kanunun 35. maddesi kapsamında sorumluluk sınırlarının belirlenmesi, bunun için de borçlu şirket ile ilgili takip yapılıp sonuçsuz kaldığının anlaşılması gerektiğinin gözetilmesi ve bu şekilde elde edilecek bulgulara göre karar verilmesinden ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.