Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/13208 E. 2014/8080 K. 17.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13208
KARAR NO : 2014/8080
KARAR TARİHİ : 17.04.2014

MAHKEMESİ : Ağrı 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 30/05/2013
NUMARASI : 2012/571-2013/241

Davacı, Bağ-Kur kapsamında bağlanmış olan yaşlılık aylığının iptaliyle 01/06/2011 tarihinden itibaren SSK’dan yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava,davacıya 506 sayılı yasa uyarınca yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ve aksine Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, hükümde yazılı şekilde karar verilmişse de, yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda kurulan hüküm hatalı olmuştur.
Dosya içeriğinden, davacının 4.10.2000-2.9.2003 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa’ya tabi, 8.12.2010-13.1.2011 tarihleri arasında ise 37 gün 506 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığının bulunduğu, 3.5.1982-16.6.1987, 4.7.1987-11.6.1990 tarihleri arasında yurtdışında geçen 3983 günlük çalışmasını borçlanarak 10.9.2007 tarihinde ödediği, yine 25.1.1967-25.1.1969 tarihleri arasındaki 360 günlük kısmı borçlanarak 4.8.2008 tarihinde ödediği ve 18.5.2011 tarihinde Kurumdan 506 sayılı Yasa uyarınca yaşlılık aylığı bağlanması için talepte bulunduğu, 1.6.2011 tarihi itibari ile davacıya 1479 sayılı Yasa uyarınca yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık hizmet birleştirmesi yapılarak davacıya aylık bağlanırken 2829 sayılı Yasa’nın 8. maddesinde belirtilen “fiili hizmet süresi” kavramının gerçek amacının tespitinde yatmaktadır.
Anılan maddede “birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere, son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir” hükmüne yer verilmiştir.
2829 sayılı yasanın Tanımlar başlıklı 3. maddesinin (b) bendinde hizmet süresinin, “Kurumlara emeklilik keseneği veya malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödenmiş süreleri” ifade edeceği çok açık bir biçimde açıklanmıştır. Yasanın 8. maddesinde sözü edilen fiili hizmet süresi de bu sürelerdendir. Yasada fiili süreden bahsedilmesi, son yedi yılın tesbitinde takvim yılının değil geriye doğru son yedi yıllık fiili prim ödeme gün sayısının dikkate alınması gerektiğini vurgulama amacını taşımaktadır. HGK’nun 7.3.2012 gün 2011/21-814 Esas, 2012/132 Karar sayılı ilamı da bu doğrultadır.
Somut olayda, bilirkişi raporu doğrultusunda son yedi yıl içerisinde takvim yılı esas alınmak sureti ile en fazla hizmetin SSK kapsamında olduğu gerekçesi ile, fiili hizmet süresinin yanlış değerlendirilmesi sonucu kurulan hüküm hatalı olmuştur.
Mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacının yurtdışı ve askerlik borçlanmalarını da 1479 sayılı yasa kapsamında yaptığı hususları dikkate alındığında, son yedi yıllık süre içerisinde en çok primi ödenen gün sayısının 1479 sayılı Yasa uyarınca geçtiği dikkate alındığında, Kurum işlemi yerinde olup, davanın reddi yerine yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.