Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/13044 E. 2014/13397 K. 11.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/13044
KARAR NO : 2014/13397
KARAR TARİHİ : 11.06.2014

MAHKEMESİ : Ordu İş Mahkemesi
TARİHİ : 16/05/2013
NUMARASI : 2012/137-2013/262

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 20/05/1997-05/07/1999 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı ve davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının murisi M. O.’ın 20.5.1997-5.7.1999 tarihleri arasında geçen ve Kuruma eksik bildirilen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının murisi M. O.’ın davalı işyerinde 5.6.1999—5.7.1999 tarihleri arası bildirilmeyen süre dikkate alınarak 15 gün süre ile çalıştığının tespitine,5.6.1999 tarihine kadar bildirilmeyen sürenin 5 yıllık hak düşürücü süre nedeniyle reddine hükümde yazılı şekilde karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun ispatı konusunda, mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı,davanın hak düşümüne uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Sosyal Güvenlik Hukukuna ilişkin bu tür davalarda talep değerlendirilirken gerçeğin bulunması asıldır. Davacı, murisinin 20.5.1997-5.7.1999 tarihleri arasında geçen hizmetinin tespitini istemiştir. Bu yönü ile davanın yasal dayanağı belirgin olarak 506 sayılı yasanın 79/8 maddesidir. Anılan maddede yönetmelikle tespit edilen belgeler işveren tarafından verilmeyen sigortalıların çalıştıkları hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde Mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilecekleri öngörülmüştür. Bildirimsiz geçen çalışmaların tespitine ilişkin dava koşulları 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesinde tanımlanmıştır. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte tespit edilen belgelerinin Kuruma verilmemiş ya
da çalışmaların Kurumca saptanamamış olması ile anılan davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması şeklinde sıralanabilir. Sigortalı, bildirimsiz kalan çalışmalarının tespitini , hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren başlayarak beş yıl içinde dava yolu ile isteyebilir.Bu süre hak düşürücü süredir. 506 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihte beş yıl olan hak düşürücü süre 20.06.1987 tarih ve 3395 sayılı Kanunun beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmışken, 01.06.1994 tarih ve 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle tekrar beş yıla indirilmiştir.Halen yürürlükte olduğu şekliyle 5 yıldır. Hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür.
İşverenin, sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde, işverence Kuruma verilecek belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu, vs. şeklinde sıralanmıştır. Bu belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Somut olayda davacı murisi M. O. adına 5.6.1999 tarihli işe giriş bildirgesinin davalı işyerinden Kurum kayıtlarına 30.9.1999 tarihinde intikal ettirildiği,5.6.1999-5.7.1999 tarihleri arasında davalı 1001293 sicil nolu işyerinde sigortalı çalışmasının bulunduğu,davalı işyerinin 5.6.1999-31.7.1999 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa kapsamında olduğu,davalı işyerinden Kuruma tespite konu dönemde sadece 1999/2 dönem bordrosunun verildiği,adı geçen dönem bordrosunda sadece davacının murisinin adının yer aldığı,bu nedenle dönem bordro tanığı bulunmadığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; yönetmelikte sayılan belgelerden işe giriş bildirgesinin davacı murisi adına Kuruma intikal ettirildiği anlaşıldığından davanın hak düşümüne uğramadığını göz önüne alarak davacıya ait işyeri dosyasının celp edilerek, tespiti istenen dönemde çalışması bulunan bordro tanığı bulunmadığından S.. S.. ilgili il müdürlüğünden, gerekirse zabıta, vergi dairesi ve meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu iş yeri çalışanlarının; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, tanık beyanları arasındaki çelişkiyi gidermek ve davacının murisnin işe giriş ve çıkış sürelerini net belirlemek ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10 maddeleri gereğince ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının ve davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 19/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.