YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12995
KARAR NO : 2014/1950
KARAR TARİHİ : 11.02.2014
MAHKEMESİ : Karabük İş Mahkemesi
TARİHİ : 20/12/2011
NUMARASI : 2011/3-2011/646
Davacı, Kuruma borçlu olmadığının tespitiyle, kesilen aylıkların yeniden bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca iptal eden kurum işleminin iptali ile kesilen aylığın 25/10/2008 tarihinden itibaren ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte yeniden bağlanması, Kurumca borç kaydedilen miktardan borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece,davanın kabulü ile,davalı kurumdan ölüm aylığı almakta olan davacının maaşının kesilmesine ilişkin kurum işleminin iptaline, ödenmeyen maaşların ödenmeleri gerektiği tarihten itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı ile eski eşinin Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 09/01/2008 tarihli 2008/13 E 2008/5 K. sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, davacıya babasından yetim aylığı bağlanmasına ilişkin kararın dosya kapsamında bulunmadığı, davacının 25/05/2010 tarihinde yeniden evlendiği, nüfus kayıtlarına göre 08/03/2011 tarihinde boşandığı, ikinci boşanma kararının dosya kapsamına alınmadığı, davalı Kurum Kontrol Memurluğu’nun 25/06/2010 tarihli raporunda; yapılan çevresel soruşturma ve muhtar A. O. E. ile düzenlenen tutanakta davacının eski eşi ile birlikte yaşamaya devam ettiğinin bildirildiği anlaşılmıştır. Mahkemece huzurda dinlenen muhtar A.O. E. davacının ve eski eşinin ikametgahları ayrı olacak şekilde kendi aileleri ile birlikte ikamet ettiklerini, birlikte yaşamadıklarını ifade ederek , beyanını haklı nedene dayanmadan değiştirdiği görülmüştür.Davalı Kurumca davacının yetim aylığının 25/10/2008 tarihinden itibaren kesildiği ve davacıya 25/10/2008-24/08/2010 arasında ödenen aylıkların borç kaydedildiği, seçmen kayıtlarının ise 2008 ve 2009 yıllarının kapsayacak şekilde alınmadığı, 22/02/2011 tarihli ikametgah bildilerine göre davacı ve eski eşinin aynı adreste oturdrukları anlaşılmaktadır.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28/04/2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56. maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir.
Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk/çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan/yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56. madde de, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate
alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin/aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme/başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir/aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun/yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56’ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56. maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasa’nın 20. maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, davacıya ait boşanma dosyasının ilgili mahkemesinden getirtilerek toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Öte yandan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 59/2. maddesinde “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, denetim sırasında düzenlenen tutanakta imzası bulunan tutanak tanığı muhtar A. O. E. tarafların boşanmalarına rağmen birlikte yaşadıklarını beyan etmiş mahkeme huzurundaki beyanında ise ayrı yaşadıklarını beyan etmiş olup, bu şekildeki beyanlar arasındaki çelişki ancak haklı ve kabul edilebilir sebeple izah edilebilir. Öte yandan, davacı eşinden boşandıktan bir süre sonra tekrar evlenerek boşanmış olup, evli olduğu dönemde yetim aylığı alamayacağı hususu açıktır.
Yapılacak iş, davacı ile eski eşinin Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 09/01/2008 tarihli 2008/13 E 2008/5 K. sayılı ilamı ile boşandıktan sonra davacıya yetim aylığı bağlanması ile ilgili aylık bağlama kararını davalı Kurumdan getirtmek, davacının 25/05/2010 tarihinde yeniden evlendiği ve nüfus kayıtlarına göre 08/03/2011 tarihinde boşandığı anlaşıldığından boşanma ilamını dosya arasına almak, seçmen kayıtlarının 2008 ve 2009 yıllarını kapsayacak şekilde almak, bağlı bulundukları nüfus idaresindeki kayıtlı adreslerinin veya yapılmış ise adres nakillerine dair bilgilerinin ilgili kurum ve kuruluşlardan sormak, Kontrol Memuru tarafından düzenlenen tutanak ile mahkeme huzurundaki beyanı arasında çelişki bulunan tanık A. O.E. beyanın değiştirebilmesi için haklı bir nedeni bulunması gerektiği dikkate alınarak çelişkinin sebebini araştırmak, davacının yeniden evlenmeden önce ve tekrar boşandıktan sonra “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleştirip gerçekleştirmediğini , evli olduğu dönemde yetim aylığı alamayacağı hususu da dikkate alınarak toplanan deliller ışığı altında karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11/02/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.