Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/12804 E. 2014/5656 K. 24.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12804
KARAR NO : 2014/5656
KARAR TARİHİ : 24.03.2014

MAHKEMESİ : Antalya 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 08/05/2013
NUMARASI : 2011/666-2013/245

Davacı, kesilen maaşının yeniden bağlanmasına, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava; davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca iptal eden kurum işleminin iptaline, davacının borçlu olmadığının tespitine ve ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının eski eşinden 26/12/2008 kesinleşme tarihli ilam ile TMK 166/3. fıkrası uyarınca anlaşmalı olarak boşandığı, davalı kuruma yaptığı 29/01/2009 tarihli başvuru üzerine 1993 yılında ölen babasından dolayı ölüm aylığına bağlandığı, kurumca Cumhur D.. ve E… G… isimli kişilerin ihbar dilekçeleri üzerine başlatılan soruşturma sonucunda düzenlenen 21/04/2011 tarihli kontrol memuru raporuna göre, davacının kuruma başvurusunda beyan ettiği yerleşim yeri olan G.. Mah. .. sk. No:… Antalya adresinde yapılan çevre soruşturmasında, davacının belirtilen adreste tanınmadığı tespit edilmiş; mahalle muhtarı A.. D.. ile yapılan görüşmede, davacının muhtarlık kayıtlarında adına rastlanmadığı, belirtilen adreste bir konutun da bulunmadığı anlaşılmıştır. Y.. B… Mah. …. Sk. No:… Antalya adresinde yapılan araştırmada da bu adreste kimsenin yaşamadığı görülmüş; çevre soruşturmasında da B… Mah… Muhtarı dahil, çevre sakinlerinin davacı ve boşandığı eşini tanımadıklarını bildirmişlerdir. Yine davacı ve boşandığı eşinin bir dönem birlikte yaşadıkları B.. mah. … sk. No:…/…A… adresi itibari ile görevli mahalle muhtarı H.. Y..’ın, davacı ve eski eşinin 17/09/2007 tarihinde B… Mah. … sk no:..Antalya adresine nakil olduklarını, B… Mahallesine gittikleri sırada birlikte olduklarını, sonrasında boşandıklarını beyan ettiği görülmüş; kontrol memuru raporunun kanaat kısmında, davacı ve boşandığı eşinin boşanma sonrası birlikte yaşayıp yaşamadığının tespit edilemediği belirtilerek, davacının yerleşim yerinin tespit edilmesi için maaşının geçici olarak kesilmesine karar verilmesi gerektiği bildirilmiştir. Mahkemesince yaptırılan 25/11/2011 tarihli kolluk araştırmasında, davacının kayıtlarda belirtilen B…Mah. … Sk. No:.. M…/A… adresinde tanınmadığı, bu adreste uzun zamandır Serhan G…. isimli kişinin yaşadığı belirlenmiş, B… mahallesi muhtarının sunduğu 18/09/2007 tarihli olup, boşanmadan önce düzenlenen konutta yaşıyanlara ait kimlik bildirim belgesinde davacı, eski eşi ve iki oğlunun belirtilen adreste kayıtlı olduğu belirlenmiştir. Davacı ve boşandığı eşinin nüfus hareketleri incelendiğinde; davacı ve boşandığı eşinin 27/02/2007 tarihli TÜİK sayımlarına göre B… Mah….. Sk. No:…/….-…. K…./A…. adresinde kayıtlı olup, davacının boşanma kararından 9 ay kadar sonra 08/09/2009 tarihinde yerleşim yerini Varlık Mah. 198. Sk. S… S..no:…/.. M…/A… adresine naklettiği, ancak M….Emniyet Müdürlüğü’nün 06/11/2009 tarihli yazısına istinaden bu adreste yaşamadığı saptandığı için yerleşim yeri kaydının silindiği anlaşılmış, 12/11/2010 tarihinde ise adresini Y… Mah. ..Sk. D… Apt. No:…../….. M…/A.. olarak; 29/07/2011 tarihinde ise V…E.. Mah. …… Sk. No:..K…/A.. olarak beyan ettiği; eski eşin ise boşanma sonrası 11/06/2012 tarihinde TÜİK sayımlarına göre ilk adresi olan B…. mah.deki yerleşim yerini, K… Mah. … Sk. No:…/…M../Antalya adresine naklettiği belirlenmiş olup, kayıtlara göre davacı ve eski eşinin boşanma tarihi olan 26/12/2008 tarihinden, 08/09/2009 tarihine kadar aynı adreste kayıtlı göründükleri, sonrasında davacının yerleşim yerini değiştirdiği, ancak davacı ve boşandığı eşinin beyan ettikleri bütün yerleşim yerlerinde kolluk araştırması yapılarak fiilen birlikte yaşamın bulunup bulunmadığı araştırılmadığı gibi, yine belirtilen adresler itibari ile mahalle muhtarı ve azalarının dinlenmediği tespit edilmiştir. Seçmen kayıtları incelemesinde ise, davacının 2011 yılı seçimlerinde Y… Mah./M… adresinde kayıtlı olup oy kullandığı, 2010 yılı seçimlerinde yerleşim yeri kaydı bulunmadığından oy kullanamadığı, 2009 yılı seçimlerinde ise 26/12/2008 tarihinde eşinden boşanmasına rağmen, eski eşi ile birlikte ortak yerleşim yeri adresleri olan B.. Mah. ….. Sk. No:../..-…. K../A… /K…adresinde oy kullandıkları; eski eşin B… mah./K… adresi itibari ile 2010 ve 2011 seçimlerinde oy kullanmadığı anlaşılmıştır. Abonelik araştırması sonucu davacının boşandıktan sonra 07/09/2009 tarihinden itibaren V…Apt… ///….Sk. S…Apt. No:…./…adresinde adına su aboneliği açtırdığı, davacı ve boşandığı eşinin başkaca abonelik kaydına rastlanmadığı tespit edilmiştir. Mahkeme huzurunda dinlenen B.. Mah. muhtarı H.. Y.., davacı ve boşandığı eşinin 4 yıl önce Barış mah.de yaşamaya başladıklarını, 2 yıl kadar ikamet ettikten sonra henüz boşanmadan bu adresten ayrıldıklarını, ancak resmen ikametlerini nakletmediklerini, 2009 yılı seçimleri seçmen bilgi kağıtları dağıtıldığı sırada, evde olmadıklarını bildirmiş; tanık G… mah. muhtarı A.. D.. ise davacıyı tanımadığını, mahallesinde kaydının bulunmadığını …. sk. No:…’te başka bir ailenin oturduğunu yerinde tespit ettiğini beyan etmiş, D.. Ş.. ise, davacının arkadaşı olduğunu, davacının, 4 yıl önce B.. mahallesinde oturdukları sırada eşinden boşandığını, boşanma sonrası davacı ile sırasıyla L… Mah, .T, M..’da, en son olarak V.. Mahallesinde birlikte yaşadıklarını, boşanma sonrası davacının eski eşi ile biraraya gelmediğini, kendisi ile evlilik dışı yaşadığını beyan etmiş olup; davacı tanığı Kemal Ş..de bu beyanı destekler nitelikte ifade vererek, davacıyı 3,5-4 yıldır 2. el pazarında eşya satması nedeni ile tanıdığını, davacının birkaç kez pazarda eski eşi ile tartıştığını gördüğünü, tartışmaları ayırdığında eski eşe niye kavga ettiklerini sorduğunu, eski eşin tekrar biraraya gelmek istediğini söylediğini, ancak fiilen birlikte yaşamın gerçekleşmediğini, davacının Nevzat isimli kişi ile birlikte yaşadığını söylemiştir. Bu beyanlar dikkate alınarak mahkemesince davacının birlikte yaşadığı iddia edilen Nevzat Ş…’ün, geçmişten bugüne adres hareketlerinin Nüfus müdürlüğünden tespit edilmediği ve belirlenen adresler itibari ile davacı ile birlikte yaşayıp yaşamadıklarına ilişkin kolluk araştırması yaptırılmadığı ve yine yazılı ihbarda bulunan Cumhur D.. ve Emrah G…’in adres olarak bildirdiği Ş.. A..B.. Cad. No: ../… A…./Ankara adresi itibari ile kolluk araştırması yaptırılarak, ihbarcıların kimlik bilgilerinin tespiti ile davacı/eski eşi ile yakınlık dereceleri, fiili birlikte yaşamın varlığına ilişkin bilgileri tespit edilerek, mahkeme huzurunda da tanık sıfatı ile dinlenmelerinin sağlanmadığı görülmüştür.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk/çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan/yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56’ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin/aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme/başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir/aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun/yersiz kabul
edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi Öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56’ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasa’nın 20’nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin yürürlüğe girdiği 01/10/2008 tarihinden itibaren, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden davacı ve boşandığı eşinin adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler, adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin, geçmişten bugüne kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, ayrıca davacının birlikte yaşadığı iddia edilen tanık Nevzat Ş..’ün geçmişten bugüne adres hareketlerinin Nüfus müdürlüğü’nden temini ile bu adreslerde davacı ile birlikte yaşayıp yaşamadıkları hususunda, -birlikte yaşam var ise süresi ve tarih aralığı da belirtilecek şekilde- kolluk araştırması yaptırılmalı, yine yazılı ihbarda bulunan Cumhur D.. ve Emrah G…’in adres olarak bildirdiği Ş..A.. B..Cad. No: …/… A../Ankara adresi itibari ile kolluk araştırması yaptırılarak, ihbarcıların kimlik bilgilerinin tespiti ile davacı/eski eşi ile yakınlık dereceleri, fiili birlikte yaşamın varlığına ilişkin bilgileri tespit edilerek, mahkeme huzurunda da tanık sıfatı ile dinlenmeleri sağlanmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Somut olayda; belirtilen şekilde araştırma yapılmadan karar verildiği görülmüştür.
Yapılacak iş, davacı ile boşandığı eşinin birlikte yaşayıp yaşamadığını tespiti için, yukarıdaki açıklamalar kapsamında ayrıntılı araştırma yaparak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 24/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.