Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/12175 E. 2014/11034 K. 15.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12175
KARAR NO : 2014/11034
KARAR TARİHİ : 15.05.2014

MAHKEMESİ : Konya 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 07/05/2013
NUMARASI : 2013/72-2013/138

Davacı, Kurum tarafından gönderilen ödeme emirlerinin iptaline, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, 1998 ve 2001 yıllarına ait prim ve işsizlik borçları nedeniyle, davacıya 2012/1541,1542,1543,1544 sayılı takip dosyaları üzerinden çıkarılan 11.10.2012 tarihli ödeme emirinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 2012/1541,1542 sayılı takip dosyaları üzerinden çıkarılan ödeme emrinin zamanaşımı nedeniyle iptaline, 2012/1543,1544 sayılı takip dosyalarında davacıya karşı ödeme emri tebliğ edilmemiş olması nedeniyle bu takipler hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının temsile yetkili ortağı olduğu 11021290 işyeri sicil numaralı limited şirkette çalışan sigortalılara ait prim ve işsizlik borcu nedeniyle çıkartılan 2012/1541,1542 nolu ödeme emirlerinin 20.10.2012 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davanın ise 04.02.2013 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 58. maddesi oluşturmaktadır. Anılan madde ile Kurum alacakları için 6183 sayılı Kanun’un 55. maddesi hükmü uyarınca düzenlenip tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı 7 gün içerisinde dava açabilme olanağı bulunmaktadır.
Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak anılan maddeye dayalı açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup, “böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir.
İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 2002/21-201-297, 24.3.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı kararları). Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle bir itiraz olup sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir, re’sen göz önünde tutulmalıdır.
Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir. Zira, tahsil edilmesi istenen alacak, kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Kanun’da, İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesine koşut bir hükme yer verilmemiş bulunması karşısında, yasada öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda yeni bir menfi tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 249 Karar sayılı Kararı).
6183 sayılı Kanun ile menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini” düzenleyen 6183 sayılı Kanun’un 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden tanınmamıştır.
Yukarıda açıklanan maddi ve yasal olgular dikkate alındığında; ödeme emrinin iptaline yönelik eldeki davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının öncelikle belirlenmesi, hak düşürücü sürede açılmadığının saptanması halinde esasa yönelik inceleme yapılmaksızın davanın anılan nedenle reddine karar verilmesi, hak düşürücü süre içerisinde olduğunun belirlenmesi halinde ise 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde belirtilen sınırlı itiraz nedenleri dikkate alınarak yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucunda karar verilmesi gerekmektedir.
Somut olayda davacının dava konusu yaptığı ödeme emirlerinden 2012/1541,1542 takip sayılı ve 11.10.2012 tarihli ödeme emirlerinin 20.10.2012 tarihinde usulüne uygun biçimde davacıya tebliğ edildiği dosya içerisindeki tebligat parçasından anlaşılmaktadır. Dava ise 04.02.2013 tarihinde açılmıştır. Bu duruma göre 6183 sayılı Yasa’nın 58. maddesindeki hak düşürücü sürenin geçirilmesinden sonra davanın açıldığı anlaşıldığından 2012/1541,1542 sayılı takip dosyasından gönderilen ödeme emrine yönelik davanın hak düşürücü süre yönünden işin esasına girilmeden reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.