Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/11784 E. 2014/11024 K. 15.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11784
KARAR NO : 2014/11024
KARAR TARİHİ : 15.05.2014

MAHKEMESİ : Gaziantep 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 18/04/2013
NUMARASI : 2012/381-2013/268

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının 05/08/2000-09/12/2004 tarihleri arasında davalı Y.. O..nda geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten; sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak sigortalılıktan söz edilemez.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30/06/1999 gün 1999/21-549-555- 03/11/2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Gerçekten 506 sayılı Yasa’nın 79/8 maddesi gereği hizmet tesbiti davalarının 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir ise de, çalışanın uyuşmazlık konusu dönemde başka bir işverenin işyerinde çalışmadığı, herhangi bir nedenle arada vermediği, yani davalı işyerinde kesintisiz çalıştığı ve bu çalışmaların işe giriş bildirgesi düzenlenerek kısmi şekilde Kuruma bildirildiği hallerde, giriş bildirgesinin verildiği tarihten önceki döneme ilişkin istem yönünden hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı Belediyece davacı adına 19/02/2002 ve 01/04/2004 tarihlerinde işe başladığına dair giriş bildirgelerinin verildiği, 19/02/2002-30/04/2002, 01/04/2004- 30/11/2004 tarihleri arasında davalı odada sigortalı çalışmasının bildirildiği,genel sekreter, bilgisayar sorumlusu ve muhasebeci olarak görev yaptığı, davalı oda tarafından davacının kendi isteği ile işi bıraktığının bu nedenle 20/11/2004 tarih ve 13 sayılı karar ile genel sekreterliğinin düşürüldüğünün bildirildiği, davacıya ait Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Odası tarafından verilmiş 16/07/2001 tarihli genel sekreter ünvanlı kimlik kartı fotokopisinin olduğu, tespiti istenen dönemin ücret bordrolarının tamamının dosya kapsamında bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacının kısmi bildirimlerinin olduğu kesintisiz çalışma devam ettiği takdirde hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği halde hak düşürücü süreden davanın reddedildiği, davacının davalı işyerinden hizmetinin bildirilmeye başlandığı 19/02/2002 ve 01/04/2004 tarihlerinde işe giriş bildirgelerinin verildiği gözetilerek bu tarihten sonrası için davalı odanın davacının işine son verme yazısı olup olmadığı, ücretini ne şekilde aldığı hususu araştırılmamıştır. Halbuki davacının çalışmalarının geçtiğini ileri sürdüğü işyeri bir kamu kuruluşu niteliğinde bir esnaf odasıdır. Kamu kuruluşu niteliğindeki yerlerde , çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıldır. Nitekim, davacıya ait kimi çalışmaların resmi kayıtlara intikal ettirildiği de tartışmasızdır. Bunun dışında davacının, kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenle bildirim dışı kaldığı gereğince ve yeterince araştırma konusu yapılmamıştır. Davacının ücretsiz çalışması hayatın olağan akışına aykırı, kamu kuruluşu niteliğindeki yerlerde çalışmaların resmi kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıl olduğuna göre davacının tespitine karar verilen dönemde çalıştığına ve ücretini aldığına ilişkin belgelerin araştırılmadan karar verilmesi bozmayı gerektirmektedir.
Yapılacak iş, Öncelikle davalı odanın uyuşmazlık konusu olan dönemde ki karar defteri, gelir-gider makbuzları ve gelir -gider defterlerinin (işletme defterleri), ücret ödeme belgeleri getirtilerek davacıya genel sekreter, muhasebeci ve bilgisayar uzmanı olarak düzenli ödeme yapılıp yapılmadığı, karar defterinde bu pozisyonlarda çalışması hususunda karar alınıp alınmadığı araştırılmalıdır. Kısmi bildirimleri olduğu için çalışmanın kesintisiz olduğu kabul edilirse hak düşürücü süre olmayacağı göz önüne alınarak değerlendirme yapılmalı ancak çalışma sürelerine göre kesinti varsa hak düşürücü süre dönemler açısından ayrı ayrı gözönünde tutulmalıdır. Burası esanaf odası olduğu ve belgeli ödeme yapılması esas olduğundan ilgili tüm belgelerin getirtilip incelenerek değerlendirilmesi gerekmektedir. Bundan sonraizah edilebilir nedeni varsa tanık sözlerinin değerlendirilmesi gerekir.Bordro tanıkları, oda yöneticileri, gerekli olduğu takdirde komşu işyerlerinde dava konusu yapılan tarihlerde kayıtlı davacının çalışmasını bilebilecek kişiler arasından seçilecek tanıklar dinlenerek, beyanlar arasında çelişki olması halinde sebepleri araştırılarak sonuca gidilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 15/05/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.