Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/11040 E. 2014/10868 K. 15.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11040
KARAR NO : 2014/10868
KARAR TARİHİ : 15.05.2014

MAHKEMESİ : Manisa 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 21/05/2013
NUMARASI : 2012/223-2013/79

Davacı, 23/07/2012 tarihinden öncesi için SGDP tahakkukuna dair kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davacının tüm, davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, 1.1.2000 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı aldığını, Kurumun 1.8.2012 tarihli yazısı ile vergi kaydının devam etmesi nedeni ile geçmişe yönelik 30.682,71 TL SGDP borcu çıkardığını, halbu ki kurumun kendi nam ve hesabına çalışmasını devam ettirdiğini emekli olurken bildiğini, SGDP borcunun tahsil edilmeme işleminin kendisinin hatalı işleminden kaynaklandığını belirterek, kurum işleminin 6183 sayılı Yasa’nın 102 maddesinde belirtilen 5 yıllık zamaaşımı süresine tabi olduğunu belirterek, Kurumun geriye dönük 5 yıllık SGDP talep edebileceğini belirterek Kurum işleminin ptalini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile hükümde yazılı şekilde 5510 sayılı Yasa’nın 96/2. maddesi uyarınca karar verilmişse de yanılgılı değerlendirme sonucu kurulan hüküm hatalı olmuştur.
Davanın yasal dayanağını 506 sayılı Yasa’nın 80. maddesi ve 5510 sayılı Yasa’nın 93/2 maddesi oluşturmaktadır. 506 sayılı Kanun’un 80. maddesinde 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca, Kurum’un süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu durumda zamanaşımı süresi bakımından; 3917 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden önceye ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden Kurum’un alacak hakkı, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanunu’nun 128. maddesinde öngörülen gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ile durmasına ilişkin 132. madde ve ardından gelen düzenlemeler de burada uygulama alanı bulmaktadır. 08.12.1993 tarihi ve sonrasına ilişkin prim ve gecikme zammı yönünden ise 6183 sayılı Kanun’un “Tahsil Zamanaşımı” başlığını taşıyan 102. ve ardından gelen maddeleri uygulanacaktır. Anılan madde hükmüne göre zamanaşımı süresi beş yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı da, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak belirlenmiştir.
Öte yandan 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılarak 506 sayılı Kanun’un 80. maddesinin beşinci fıkrasına eklenmiş, Kurum’un süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesiyle birlikte 102. maddesinin de uygulanamayacağı hükme bağlanmıştır. Böylelikle 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüş olmaktadır.
Benzer düzenleme 1.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa’nın 93/2. maddesinde de düzenlenmektedir. Yasanın 93. maddesinin 2. fıkrasında 5754 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tabi olduğu belirlenmiştir.
Somut olayda; SGDP kesintisinin kurumca tahsili sözkonusu olup, prim alacaklarının tahsilinde ilgili Yasa maddeleri uyarınca on yıllık zamanaşımı süresi söz konusu olup, 5510 sayılı Yasa’nın 96. maddesinin uygulama yeri bulunmadığından, yanılgılı değerlendirme neticesinde kurulan hüküm usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece yapılacak iş, 5510 sayılı Yasa’nın 5754 sayılı Kanun ile değişik 93/2 maddesi uyarınca değerlendirme yapmak sureti ile sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davacıya yükletilmesine,
15.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.