Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/11024 E. 2014/10637 K. 13.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/11024
KARAR NO : 2014/10637
KARAR TARİHİ : 13.05.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/04/2013
NUMARASI : 2008/320-2013/384

Davacı, çalıştığı 1986-2008 yılları itibariyle tüm gün çalışma suretiyle aylık bazda 30’ar gün olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının 1986-2008 yılları arasında davalı işverene ait iş yerinde usta öğretici olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Halk Eğitim Merkezlerinde usta öğretici olarak ek ders ücret bordrolarında belirtilen saatler kadar, ders ücreti karşılığı çalışmış olan davacının, ay içerisindeki toplam çalışma saatine göre aylık çalışma günü hesaplanmak suretiyle, sigortalı hizmet olarak Kuruma bildirimi yapılmış olup, iş bu dava ile davacı, işe giriş ve çıkış tarihleri arasındaki çalışmalarının tam süreli olarak kabulü ile ayda 30 gün üzerinden bildirim yapılması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davanın 5510 sayılı Kanun’un 4/I-a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu, geçiş hükümlerini içeren aynı Kanunun Geçici 7’nci maddesi hükmünde “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un geçici 20’nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” hükmü gözetildiğinde, eldeki somut uyuşmazlığın dayandığı mevzuat hükümleri 506 sayılı Kanunu’nun 79’uncu maddesi ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 47’nci maddesidir.
Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 47’nci maddesi; “Örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ve hizmetiçi yetiştirme kurs, seminer ve konferanslarında uzman ve usta öğreticiler de geçici veya sürekli olarak görevlendirilebilir. Öğretim tür ve seviyelerine göre uzman ve usta öğreticilerin seçimlerinde aranacak şartlar, görev ve yetkileri, yönetmeliklerle tespit edilir.” düzenlemesini getirmiş, bu yasal düzenleme uyarınca çıkarılan Yönetmeliğin 5’inci maddesi “Uzman ve Usta Öğreticiler aşağıdaki şekillerde görevlendirilirler.
1- Geçici personel olarak:
Geçici personel olarak görevlendirilecek uzman ve usta öğreticiler ile yapılacak sözleşme esasları 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 15.05.1975 gün ve 1897 sayılı Kanun’un 1’inci maddesi ile değiştirilen 4’üncü maddesine göre Bakanlıkça hazırlanır.
2- Ek ders görevi verilmek yoluyla:
4’üncü maddede belirtilen esaslara göre ek ders görevi verilmesi yoluyla görevlendirilecek uzman ve usta öğreticilere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 89’uncu maddesi uyarınca 02.12.1998 tarihli ve 98/12120 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticilerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Esaslarda belirtilen miktarda ek ders görevi verilebilir.”; aynı yönetmeliğin 8’inci maddesi; “Geçici sözleşmeli olarak görevlendirilen uzman ve usta öğreticilerin haftalık çalışma süresi 40 saattir.” ve 9’uncu maddesi; “Uzman ve usta öğreticilerin günlük çalışma süresi en fazla 8 saattir. Kurum Müdürü, Cumartesi, Pazar günleri de dâhil olmak üzere, uzman ve usta öğreticilere günün 8.00-23.00 saatleri arasında görev verebilir.” hükümlerini içermektedir. Davacının, çalışma esasları ile çalışması sırasında tabi olacağı statü yukarıda sıralanan mevzuat çerçevesinde ayrıntılı bir düzenlemeye tabi tutulmuş olup; anılan düzenlemelere egemen ilkeler ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 13’üncü maddesinde yer alan “İşçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmi süreli iş sözleşmesidir.” hükmü de gözetildiğinde; çalışma ilişkisinde, “tam süreli iş sözleşmesi” olarak nitelenmeye olanak verecek bir bağımlılık ilişkisinin bulunmadığı, usta öğreticilerin öngörülen ve önceden belirlenen süre dâhilinde bir çalışma yükümlülüğünü kabullendikleri ve ders saati karşılığında da ücrete hak kazandıklarını göstermektedir.
Bu konuda ortaya çıkan uyuşmazlık sonucu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca verilen 17.09.2008 gün 2008/10-555 Esas 2008/530 sayılı kararda da; “dinlenen tanıkların da aynı davacı gibi başka köylerde usta öğretici olarak çalışan kişiler olduğu, resmi belgeler ve davacının imzasını taşıyan belgelerle çelişkili tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği anlaşıldığından; tam gün esası ve aylık karşılığı olmayan çalışmaların, günlük çalışma saatine göre ve kısmi zamanlı çalışma olması nedeniyle bu çerçevede değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Bu şekildeki bir çalışma ilişkisinde, tam süreli çalışmaya ilişkin hakların doğduğunu kabule olanak yok ise de; yasa ve sözleşmelerde belirtilen sınırlamalara aykırı, tam süreli hizmet sözleşmesinin unsurlarının gerçekleştiği bir çalışma durumunun, eylemli olarak oluştuğunun iddia edilip kanıtlanması olanak dâhilinde bulunmaktadır. Ancak, bu yöndeki iddia, hizmet tespiti davalarının kamu düzenine ilişkin niteliği gözetilerek kanıtlanmalı; işverenin resmi kurum niteliği, ücret ödemelerinin kayıtlara dayalı olma gerekleri dikkate alınarak; kurum kayıtlarına yansıyan bilgilerin aksinin kanıtlanmasına yönelik kanıtların hüküm kurmaya elverişli olup olmadığı, sosyal güvenlik hakkının yaşama geçirilmesine yönelik davanın özelliklerinin gerektirdiği duyarlılık uyarınca denetlenmelidir.
Somut olayda; sadece iki tanık dinlendiği, onlarında birisinin davacıyı tanımadığı, diğerinin davacının tüm çalışmalarını bilebilecek nitelikte olmadığı ve soyut beyanda bulunduğu, davacının çalışmalarının geçtiği kursların faaliyette olacağı tarihlere dair valilik olur yazılarının olduğu ve buna göre kursların açılış ve kapanış tarihlerinin net olarak belli olduğu, buna rağmen başlangıç 1989 yılı haricindeki yıllarda her yıl için 15 Eylül – 15 Haziran arasında kursların faaliyette olduğu kabul edilerek hesaplama yapıldığı, bildirilen çalışmalardan bir kısmının imzalı ücret bordrolarına göre bildirildiği, dönem bordrolarının bazılarının ait olduğu dönemler belli olmasına rağmen (1991, 1992, 1994, 1998 yılları gibi) bazı dönemlere ilişkin ücret bordrolarının okunaklı olmadığı ve hangi döneme ait olduğunun anlaşılamadığı, buna rağmen her yıl 15 Eylül – 15 Haziran arasında eksik bildirimin olduğu kabul edilerek sürelerin tamamlandığı, davacının çalışmaları birden fazla Halk Eğitim Merkezinde geçmesine rağmen hangi dönemdeki çalışmaların hangi Halk Eğitim Merkezinde geçtiğinin açıkça belirtilmediği anlaşılmaktadır.
Davacının dava konusu dönemde usta öğretici bordrolarına göre ders ücreti karşılığı çalıştığı, valilikten alınan olur yazıları ile kurs dönemlerinin belli olduğu, mevcut bazı dönemlere ait imzalı ücret bordrolarındaki sürelere göre aylık çalışma günü hesaplanmak suretiyle, sigortalı hizmet olarak Kuruma bildirildiği, buna karşın resmi belgelerde belirtilen ders saatlerinden sonra kursta kalmanın haklı bir gerekçesi ortaya konulamadığı gibi, dinlenen tek tanığın resmi belgeler karşısında soyut düzeyde kalan beyanına neye göre itibar edildiğinin açıklanmadığı, buna rağmen resmi belgelerle çelişecek şekilde davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş; mevcut yazılı belgelere göre davacının durumunu yeniden değerlendirmek, davacının elinde bulunan veya getirtilmesini istediği başka yazılı delili olup olmadığını sormak, varsa yazılı delillerini ilgili birimlerden getirtmek, dosyada mevcut valilik olur yazıları, imzalı ücret bordroları ve diğer belgeler karşısında, hangi gerekçelerle hangi delillere üstünlük tanındığını açıkça yazarak hüküm kurmaktan ibarettir.
O halde, davalı Kurum vekili ile davalı Milli Eğitim Bakanlığı adına Hazine vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.