Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/10501 E. 2014/9888 K. 06.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10501
KARAR NO : 2014/9888
KARAR TARİHİ : 06.05.2014

MAHKEMESİ : Adana 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/05/2013
NUMARASI : 2012/560-2013/253

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; davacının davalı işyerinde 11.09.2002 – 19.06.2007 tarihleri arasında çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; diş laboratuvarında çalıştığını beyan eden davacı adına davalı işyerince düzenlenen işe giriş bildirgesi ve davalı Kurum’a bildirilen çalışma bulunmadığı, dönem bordrolarının dosya içerisinde olmadığı, komşu işyeri tanıklarının araştırılmadığı, davacının talep ettiği tarihler arasındaki işçilik alacakları için açtığı davada mahkemece talebinin kabul edildiği ve kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurum’ca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Yasa’da yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.
İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kurum’a vermesi gerektiği Yasa’nın 79/1. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelik’te sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Yasa’nın 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurum’un işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.
Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemeyeceği açıktır. Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerini askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin oluştuğundan bahsedilemez. Davacıya ödenen ücretten sigorta primi kesilen hallerde, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi nedeniyle Kurum’un Yasa’dan kaynaklanan denetim ve inceleme görevini yapmaması karşısında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği kabul edilmelidir.
Davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı )
Halen yürürlükte olduğu şekliyle dava açma süresi beş yıl olup hak düşürücü süredir. 506 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihte beş yıl olan hak düşürücü süre 20.06.1987 tarih ve 3395 sayılı Kanun’un beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmışken, 01.06.1994 tarih ve 3995 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle tekrar beş yıla indirilmiştir.
Uyuşmazlık, davacının hizmet tespitine yönelik talebinin hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı ve çalışma olgusunun yöntemince araştırılıp araştırılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda; her ne kadar mahkemece, davacının çalışmalarının bittiği tarihi 19.06.2007 olarak bildirmesi ve dava tarihi olan 07.11.2012 tarihi ile bu tarih arasında 5 yıllık hakdüşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmişse de; yukarıda açıklandığı üzere hak düşürücü süre, çalışmaların geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl sonunda dolmaktadır. Bu itibarla; mahkemece yapılacak araştırma sonucu toplanan deliller ışığında, davacının çalışmalarının 19.06.2007 tarihinde sona erdiği kanaatine varılması halinde 5 yıllık hak düşürücü süre 31.12.2012 tarihinde sona erecektir. Ancak, davacının çalışmalarının 2006 yılı içerisinde veya daha önce sona erdiği kanaatine varılması halinde ise dava hak düşürücü süreye uğramış olacaktır.
Mahkemece yapılacak iş; davalı işyerinin dönem bordrolarını dosya arasına alarak varsa bordro tanıklarını dinlemek, bordro tanığı bulunamaz veya beyanları yeterli görülmez ise zabıta marifeti ile komşu işyeri tanıklarının tespiti ile bu kişileri dinlemek, davalı işyerinin defter ve belgeleri dosya arasına alınarak davacının talep ettiği dönemde iş yapılan müşteriler arasından re’sen seçilecek kişileri dinlemek, tanık beyanları sonucu başkaca delillerin toplanması da gerekli görülür ise davanın kamu düzenine ilişkin olduğu göz önünde bulundurularak bu delilleri de toplayarak, yukarıda belirtilen Yasa maddeleri de dikkate alınmak sureti ile toplanan deliller ışığında varılacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 06/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.