Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2013/10012 E. 2014/11166 K. 26.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10012
KARAR NO : 2014/11166
KARAR TARİHİ : 26.05.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 8. İş Mahkemesi
TARİHİ : 31/01/2013
NUMARASI : 2007/842-2013/34

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi ve davalılardan G.. E.. ve P.. M.. tarafından da duruşmalı, olarak tespit edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, davacının 1997 yılı Haziran ayından 2007 yılı Temmuz ayına kadar davalılara ait işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı işverence davacı adına işe giriş bildirgesinin verilmediği, hizmet bildirimi yapılmadığı, davacının dava dışı işyerinden 30.12.2005-15.01.2006 tarihleri arasında hizmetinin bildirildiği, davalılardan G.. E..’ın 01.01.1996-31.12.2000; davalı P.. M..’nin 17.01.2001-31.12.2005 ve davalı G.. E..’ın 04.01.2006 tarihinden itibaren aynı adreste kuyumculuk işinden dolayı vergi mükellefi oldukları anlaşılmaktadır.
Somut olayda, mahkemece davacının davalı işyerinde 01.06.1997 tarihinden davalılardan G.. E..’ın vergi mükellefiyetinin bitiş tarihi olan 31.12.2000 tarihine kadar, yine davalı P.. M..’nin vergi mükellefiyetinin başladığı 17.01.2001 tarihinden itibaren tekrar çalışmaya başladığının kabul edildiği anlaşılmış ise de, tespitine karar verilen 31.12.2000 tarihini izleyen yılbaşı olan 01.01.2001 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği göz önünde bulundurulmadan karar verilmiş olması isabetsizdir. Ayrıca dinlenen tanıkların yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtilen tanık niteliğinde olmadığı; tanık beyanlarının yetersiz olduğu, tanıklardan birinin komşu işyeri tanığı olduğunu beyan etmesine rağmen bu durumun kolluk marifetiyle tespit edilmediği, davalı işyerinde çalıştığını beyan eden diğer tanığın hizmet cetvelinin getirtilmediği, davalı işyeri çalışanı olup olmadığının denetlenmediği de anlaşıldığından mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Yapılacak iş, tespitine karar verilen 01.06.1997-31.12.2000 dönemi bakımından hak düşücü sürenin geçtiğini göz önüne almak, dinlenen tanıkların komşu işyeri tanığı ve davalı işyeri tanığı olup olmadığını tespit etmek, davalılardan P.. M.. adına tescilli sicil numaralı işyerinin hangi tarihler arasında kanun kapsamında olduğunu davalı Kurumdan sormak, ihtilaflı döneme ilişkin dönem bordrolarının tamamını getirtmek, bordrolarda kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, bordolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanları; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılardan G.. E.. ve P.. M..’ye iadesine
26.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.