Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2012/3495 E. 2012/5389 K. 09.04.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3495
KARAR NO : 2012/5389
KARAR TARİHİ : 09.04.2012

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, davalılardan işverenlere ait işyerinde geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitiyle, bir kısım işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin davanın feragat nedeniyle reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, davacının davalı işverenlere ait işyerinde geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitiyle, bir kısım işçilik alacakları istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelere göre; davacı asilin 10.11.2011 tarihli feragat dilekçesi verdiği ve mahkemece bu feragat doğrultusunda davanın reddedildiği, bilahare davacı vekilinin temyiz dilekçesi ekinde ibraz ettiği ve davacının 14.11.2011 tarihli polis müracaat tutanağı içeriğinden davacının davalı işverenlerin baskı ve tehditleri sonucunda davasından vazgeçmek zorunda kaldığı giderek işverenler hakkında cezai soruşturma başladığı anlaşılmaktadır.
Davaya son veren taraf işlemlerinden biri feragattir. Davadan feragat davacının mahkemeye karşı yapacağı tek taraflı bir irade beyanı ile olur. Feragatin geçerliliği için bunun davalı ve mahkeme tarafından kabul edilmesine gerek yoktur. Çünkü davacı davasından feragat etmekle, yalnız davasını geri almakla yetinmemekte, bilakis dava konusu yapmış olduğu haktan vazgeçmektedir (feragat etmektedir).
Davacının davasından feragat etmesi ile, dava konusu uyuşmazlık sona erer. Bu nedenle mahkeme henüz feragat nedeniyle davanın reddine karar vermemiş olsa bile, davacı feragatten dönemez; feragati ile bağlıdır. Fakat davacı, feragatin hata, hile veya ikrah nedeniyle geçersiz olduğunu aynı davada ileri sürebilir veya feragatin feshi için ayrı bir dava açabilir.
Ayrıca 506 sayılı Yasa’da öngörülen sigortalılık, kişinin Anayasa’da ifadesini bulan temel sosyal haklardan olan sosyal güvenlik hakkına ilişkindir. Nitekim, Anayasa’nın 12. maddesine göre, herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Anayasa’nın 60. maddesinde ise, “herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, sosyal güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve feragat edilemez bir hak olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 6. maddesinde de, bu ilke aynen benimsenerek, çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olduğu, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı belirtilmiştir. Bu haliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp, aynı zamanda bir yükümlülüktür (M.Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, 1985, sh. 90). Bu nedenle, sigortalılık hakkından feragat edilemez. Kamu düzenini ilgilendiren bu tür tespit davalarında hakimin özel bir duyarlılık göstererek delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.02.2004 gün, E:2004/21-54, K:2004/54 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Öte yandan; Sigortalılığa ilişkin “hizmet tespiti” davaları, Sosyal Güvenlik hakkına ilişkin olarak ortaya çıkan davalardır. Yasal dayanağını 506 sayılı Yasanın 6. ve 79/10. (5510 sayılı yasa açısından ise 86/9. ) maddelerinden almaktadır. Sözü edilen 6.madde de, çalıştırılanların, işe alınmaları ile kendiliğinden sigortalı olacakları, sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği belirtilmiştir. Anılan yasanın 79/10. maddesinde ise, sigortalıların, çalışmalarının tespiti ile ilgili dava açabilecekleri hükme bağlanmıştır. Bu bakımdan, hizmet tespitine ilişkin davalar sosyal güvenlik hakkı ve kamu düzeni ile ilgili olup, kişi iradesi belirleyici etkiye sahip değildir. İçerisinde bulunduğu yasal statünün belirlediği durum doğrudan dikkate alınır. Bu nedenle hakim, kendiliğinden araştırma yapma yetkisine sahiptir. Bu yetki kapsamında, gerektiğinde tanık ve diğer deliller yoluyla doğrudan gerçeği bulma yükümü bulunmaktadır.
İşçilik haklarına ilişkin davalar ise, 4857 sayılı yasadan kaynaklanmaktadır. Bu tür davalar, kişi iradesine önemli rol verilip, taraf anlaşmalarına geçerlilik tanınan, alacak ve tazminat türünde olan davalardır. Taraflar bu tür haklarından her zaman vazgeçebilir. Bu nedenle hakim, kendiliğinden araştırma yapmaz. Tarafların bildirdiği deliller dışında delil toplanması da olanaklı değildir. Kaldı ki, SGK nun bu davalarda davalı sıfatı bulunmamaktadır.
Bu durumda, her iki dava türünün, taraflarının statüsü, hakimin delil araştırma bakımından kendiliğinden hareket etmesi, taraf iradelerine atfedilen rol, dava konusu edilen haktan vazgeçilip vazgeçilememesi gibi yönlerden yasal konumları birbirinden tamamen farklıdır. Her iki dava türünün birlikte görülmesi durumunda; davanın birinde bir kısım delillerin kendiliğinden dikkate alınması, diğerinde alınmaması gerekecektir ki, aynı dava dosyasında birbiri ile çelişkili kararlar yer alabilecektir. Kaldı ki, işçilik haklarına ilişkin olarak dairemiz kararları ile işçilik alacaklarına ilişkin davalar yönünden asıl görevli Yargıtay ilgili dairelerinin kararları arasında farklı uygulamalar ortaya çıkabilecektir.
Somut olayda; öncelikle çalışma tespiti ve işçilik alacakları davalarını ayırmadan, davacının 10.11.2011 tarihli feragatinin baskı ve tehdit altında yapılıp yapılmadığı, bu konuda cezai soruşturma bulunup bulunmadığı varsa sonucunun ne olduğu araştırılmadan ve de “sosyal güvenlik hakkından vazgeçilemez” kuralı da dikkate alınmaksızın, mahkemece salt “feragat” beyanıyla davanın sonuçlandırılması hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; çalışma tespiti ve işçilik alacakları davalarını birbirinden ayırmak, sigortalılık tespiti davası yönünden, davacının feragatinin baskı ve tehdit altında yapılıp yapılmadığı, bu konuda cezai soruşturma bulunup bulunmadığı varsa sonucunun ne olduğu araştırılıp, “sosyal güvenlik hakkından vazgeçilemez” kuralı da nazara alınmak suretiyle, işin esasına girip çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemenin bu maddi ve hukuksal olguları gözetmeksizin, yazılı olduğu şekilde karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
0 halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 09/04/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.