Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2012/3320 E. 2013/9494 K. 13.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/3320
KARAR NO : 2013/9494
KARAR TARİHİ : 13.05.2013

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, davalı Kuruma ödenen 13.831,88 TL iadesini, ödenmeyen yaşlılık aylıklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Davacı, 3201 sayılı Yasa’ya göre yurtdışı hizmetlerini borçlanarak bağlanan yaşlılık aylığının, Türkiye’de 1479 sayılı Yasa kapsamındaki çalışması nedeniyle iptal edildiğini, davalı Kurum tarafından yersiz ödendiği iddia edilen maaşlar ve primlere ilişkin çıkarılan borcun davacı tarafından ödendiğini beyanla ödenen toplam 13.831,88 TL’nin iadesini ve ödenemeyen yaşlılık aylıklarının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, davacı tarafından Kurum’a ödenen 7.856,79.TL aylıklar toplamı ile 5.975,09 TL prim bedelinin (toplam 13.831,88.TL’nin) dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının aylığının kesildiği tarihten itibaren tekrar bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacıya yurtdışı borçlanması da dikkate alınarak 30.10.2008 tarihinde yaptığı tahsis talebi gereğince 01.11.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, davacının aylıklarının Mayıs 2010 tarihi itibariyle kesildiği ve borç çıkarıldığı, davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında 07.12.1998 tarihi itibariyle tescil edildiği, 07.12.1998 tarihinden beri devam eden vergi kaydı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 16/06/2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 5997 sayılı Yasa ile 3201 sayılı Yasanın 6/B maddesinde yapılan değişikliğin geçmişe yönelik uygulanıp uygulanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinin “B” bendinde “Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan Türkiye’de sigortalı çalışmaya başlayanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilir. 31.5.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun sosyal güvenlik destek primi hakkındaki hükümleri, bu Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlar için uygulanmaz.” düzenlemesine yer verilmiştir. Her ne kadar, anılan Yasada 19.06.2010 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5997 sayılı Yasanın 15. maddesi ile yapılan değişiklikle, 3201 sayılı Yasadan yararlanmak suretiyle aylık bağlananların, Türkiye’de sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışabileceği belirtilmiş ise de; yürürlük tarihi ve her yasanın kendi yürürlük döneminde uygulanması gerektiği gözetildiğinde, anılan değişikliğin sigortalı lehine uygulama olanağı bulunmamaktadır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 15.6.2012 gün 2012/21-196 E., 2012/396 K. sayılı kararında da aynı husus benimsenmiştir.
Görüldüğü gibi, 19/06/2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5997 sayılı Yasa ile, yurtdışı hizmetlerini borçlanarak yaşlılık aylığı bağlananlara Türkiye’de destek primi ile çalışabilme imkanı sağlanmıştır. Ne var ki, anılan bu yasa hükmünün geçmişe de yürütüleceğine ilişkin bir geçiş hükmü getirilmemiştir. Böyle olunca, 05/08/2008 tarihinden 19/06/2010 tarihine kadar Türkiye’de sigortalı çalışanların aylıklarının kesilmesi zorunludur. Yasada açık düzenleme bulunan hallerde yorum kurallarına gidilmesi ve geçmişe yönelik uygulanması mümkün değildir.
Mahkemece; davacının 07.12.1998 tarihinden beri devam eden vergi kaydı dikkate alındığında, 5997 sayılı Yasa’nın 15. maddesi ile 3201 sayılı Yasa’nın 6/B maddesinde yapılan değişikliğin, yürürlüğe girdiği 19.06.2010 tarihinden önceki uyuşmazlıklara uygulanmasının mümkün olmadığı, ancak bu tarihten sonraki uyuşmazlıklar için uygulanabileceği gözardı edilerek ve 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi de dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
O halde, davalı Kurum’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13/05/2013 gününde oybirliği ile karar verildi.