Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2012/2450 E. 2013/9519 K. 13.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/2450
KARAR NO : 2013/9519
KARAR TARİHİ : 13.05.2013

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı ve davalılardan Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun tüm, davacının ise, aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının eşi olan muris … Karaküçük’ün 01/06/2000-01/08/2001 tarihleri arası murisin babası olan davalı … nezdinde kesintisiz çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, hakdüşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddeleri gereği bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır.Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilmeyen sigortalılar, çalışmalarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse bu çalışmaların Kurumca dikkate alınacağı belirtilmiştir. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı, kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli, daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu, niteliği, başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Somut olayda, davacı adına 01/08/2001 ve 20/06/2003 tarihlerinde davalı tarafından işe giriş bildirgelerinin verildiği, işyerinin 01/08/2001 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı, 2001/3. dönem ile 2006/5. aylar arası 1092 günlük hizmetin Kuruma bildirildiği, perakende satış fişleri üzerindeki kriminal incelemesinde, samimi yazı ve imza örneği olmadığından kesin neticeye ulaşmanın mümkün olmadığının belirtildiği, komşu işyeri tanıklarının murisin 1998-1999 yıllarından beri babasına ait züccaciye dükkanında çalıştığını belirttikleri, bilirkişi raporunda fiilen çalıştığı kabul edilse dahi 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeniyle tespitin mümkün olmadığı kanaatini belirttiği;
Öte yandan davacı adına 01/08/2001 tarihinde davalıya ait işyerinde işe girdiğine dair işe giriş bildirgesi Kuruma verilmiş olup, verilen işe giriş bildirgesine istinaden 01/08/2001 tarihinden 2006/5. aya kadar bildirimlerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, çalışma sürekli ise, işe giriş bildirgesinin verildiği tarihten önceki dönem yönünden hak düşürücü sürenin oluşmayacağı düşünülmeden davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği ve davada hakdüşürücü süreden sözedilemeyeceği nazara alınarak ve uyuşmazlık konusu dönemde bordro verilmemiş olup, bordro tanığı da olmadığından, öncelikle uyuşmazlık konusu dönemi kapsayacak şekilde, Kurumdan sorulmak suretiyle veya zabıta araştırması ile tespit edilecek başkaca komşu işyerlerinin işverenlerini veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarının beyanlarına başvurmak, dosyada komşu işyeri çalışanları olarak dinlenen şahısların kayıtlarını getirtmek, murisin belediye, kaymakamlık, valilik, askerlik şubesi, nüfus müdürlüğü, evlendirme memurluğu, bankalar, meslek odaları, seçim müdürlüğü, maliye gibi kamu ve özel kuruluşlardaki imza ve yazı örnekleri toplanarak, dosyadaki perakende satış fişleri üzerinde yazı ve imza incelemesi yaptırmak ve davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine 13/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.