Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2012/21653 E. 2013/8862 K. 02.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/21653
KARAR NO : 2013/8862
KARAR TARİHİ : 02.05.2013

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden … maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan … ve … vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 22.8.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davalılardan … …’a yönelik davanın kusuru bulunmadığından reddine, davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Karar davalılar Haskar İnşaat Limited Şirketi ,… İnşaat Limited Şirketi ve … … Dağıtım A.Ş vekillerince temyiz edilmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı, haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirlerin 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununu 55. maddesi uyarınca ilk peşin sermaye değerinin (ve geçici işgöremezlik ödeneği miktarının) rücu edilebilecek kısmının hesaplanarak, bilirkişi raporunda belirlenen tazminat tutarından düşülmesi gerektiği Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Bu bakımdan, davanın niteliği göz önünde tutularak öncelikle olayın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası olarak kabul edilip edilmediğinin, hak sahiplerine iş kazası nedeniyle gelir bağlanıp bağlanmadığının araştırılması, gelir bağlanmış ise, bildirilen miktarın, tazminattan düşülmesi, gelir bağlanmamış ise bu yön, hak sahibinin tazminat hakkını doğrudan etkileyeceğinden hak sahibine; gelir bağlanması için Sosyal Sigortalar Kurumuna başvuruda bulunması giderek dava açılması için önel verilmesinde yasal zorunluluk olduğu açıktır.
Somut olayda sigortalının ölümünün Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edildiği, hak sahipleri davacı eş … ve çocukları … ve … gelir bağlandığı buna karşılık davacı baba … ve anne … yönünden gelir bağlanıp bağlanmadığı yönünden bir araştırma yapılmadığı gibi davacı eş ve çocuklar yönünden bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerlerinin de hesaplanan maddi tazminatlardan düşülmediği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
İş kazası nedeniyle işçinin ölümü halinde ana ve baba yararına maddi tazminata karar verilebilmesi için ana ve babaya Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kısa vadeli sigorta kolundan ölüm geliri bağlanması gerekmektedir. Kendilerine gelir bağlanan ana ve babanın destekten yararlandığı varsayılmaktadır. Bu nedenle mükerrer ödemeyi önlemek için tespit edilen tazminat miktarından bağlanan gelirlerin peşin sermaye değeri düşülmelidir.
Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümü durumunda anne ve babaya ölüm geliri bağlanması koşullarının belirlenmesi ile ilgili yasal düzenlemelerin gelişimine baktığımızda;
4958 sayılı Kanunun 35. maddesi ile 506 sayılı Kanunun 24/1. maddesinde yapılan değişiklikten önce, yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunun 24. maddesine göre; ana ve babanın gelire hak kazanabilmesinin birinci koşulu, sigortalının ölümü tarihinde, eş ve çocuklarına bağlanması gereken gelir toplamının, sigortalının saptanan gelirinin % 70’inden … olması, ikinci koşulu ise, ölen sigortalının sağlığında onların geçimini sağlamış olması kabul edilmekte iken, anılan maddede 4958 sayılı Kanunun 35. maddesi ile yapılan 29.7.2003 tarihli değişiklikle “Sigortalının ölümü tarihinde eşine ve çocuklarına bağlanması gereken gelirlerin toplamı, sigortalının yıllık kazancının % 70 inden … ise, artanı, eşit hisseler halinde sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmayan veya 2022 sayılı Kanuna göre bağlanan aylık hariç olmak üzere buralardan her ne ad altında olursa olsun gelir veya aylık almayan ana ve babasına gelir olarak verilir. Ancak, bunların her birinin hissesi sigortalının yıllık kazancının % 70 inin dörtte birini geçemez.
Sigortalının ölümü ile eşine ve çocuklarına bağlanabilecek gelirlerin toplamı, sigortalının yıllık kazancının % 70 inden … değilse ana ve babanın gelir bağlanma hakları düşer.” denilerek sigortalının ana ve babasına gelir bağlanması için “sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmayan veya 2022 sayılı Kanuna göre bağlanan aylık hariç olmak üzere buralardan her ne ad altında olursa olsun gelir veya aylık almayan” biçiminde değiştirilerek “sigortalının sağlığında anne ve babanın geçimini sağlama” koşulundan vazgeçilmiştir.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun hak sahiplerine gelir bağlanılması ile ilgili 20/1. maddesinde, İş kazası veya meslek hastalığına bağlı nedenlerden dolayı ölen sigortalının hak sahiplerine, 17 nci madde gereğince tespit edilecek aylık kazancının % 70’i, 55 inci maddenin ikinci fıkrasına göre güncellenerek 34 üncü madde hükümlerine göre gelir olarak bağlanacağı, 34/d maddesinde ise hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam % 25’i oranında; ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam % 25’i, oranında aylık bağlanacağı kabul edilmiştir.
Söz konusu değişiklikle, ana ve babaya gelir bağlanabilmesi için birinci olarak hak sahibi eş ve çocuklara bağlanan gelirlerden artan hisse bulunması, ikinci olarak ana ve babanın her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirlerden asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklardan hak kazanılan gelir ve aylıklar dışında gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması koşulu ile toplam % 25 oranında gelir bağlanacağı kabul edilmiştir. Ayrıca ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde ise hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunmasa bile ana ve babanın her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirlerden asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklardan hak kazanılan gelir ve aylıklar dışında gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması koşulu ile toplam % 25 oranında gelir bağlanacağı benimsenmiştir.
Yeri gelmişken kanunların zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kuralların incelenmesinde yarar vardır.
Kural olarak her yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyecekleridir. Ancak şu husus da belirtilmelidir ki, devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara … yasa veya düzenleyici kural “derhal yürürlüğe girme” niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Tamamlanmış hukuki durumları … yasa veya düzenleyici kuralın etkilememesi, onlar üzerinde hukuki sonuç doğurmaması ise kazanılmış hakları saklı tutma amacı gütmektedir.
Yasaların zaman yönünden uygulanmalarında … kural bu olmakla beraber, yasada yürürlüğe ilişkin özel bir düzenlemenin bulunmaması, 5510 sayılı Kanunun 20 maddesinin bir yürürlük maddesi olmayıp, kısa vadeli sigorta kolundan ölüm gelirinin bağlanması yönünden bir düzenleme içermesi karşısında sosyal güvenlik kurallarının niteliği nedeniyle lehe olan düzenlemenin uygulanması gerekmektedir ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.04.2005 gün, 2005/10-183 E., 241 K. sayılı kararı)
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, yapılacak iş Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na yazı yazılarak davacı anne ve babaya sigortalının ölümü dolayısıyla ölüm aylığı bağlanıp bağlanmadığı ölüm aylığının bağlanmaması halinde bağlanmama sebebi 22.8.2008 tarihinde ölen sigortalı …’ın davacı eş ve iki çocuğuna ölüm aylığı bağlanmış olması nedeni ile artan hisse kalmadığının ve , hak sahiplerinden birinin herhangi bir sebeple aylık/gelirinin kesilmesi halinde de durumunda herhangi bir değişiklik olmayacağından bildirilmesi halinde dava tarihi itibariyle 65 yaşını doldurmamış anne ve baba yönünden hak sahibi olarak 5510 sayılı Kanunun 20 maddesine göre ölüm geliri bağlanması koşullarını taşımayacakları açıktır.Bu durumda davacıların kaza tarihinden 65 yaşına kadar dönem için araştırılacak husus ölenin davacılara destek olup olmadıkları tespit edilmeli destek olduklarını saptanması halinde olayın haksız eylem niteliği gözetilerek maddi tazminatları tespit olunmalı davacıların ;65 yaşını doldurduğu tarih itibari ise hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunmasa bile her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirlerin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklardan hak kazanılan gelir ve aylıklar dışında gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması halinde % 25 oranında gelir bağlanacak olması nedeniyle, davacı anne ve babanın 65 yaşından sonraki bakiye ömrü dikkate alınarak, gelir bağlanma koşulları değerlendirilip hesap yapılması için ve ek bilirkişi raporu alınıp Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanacak muhtemel ölüm gelirlerinin, ilk peşin sermaye değeri düşülmeli yine davacı eş ve çocuklar yönünden ise bağlanan gelirlerin ilkpeşin sermaye değerleri SGK sorularak gerektiğinde hesap bilirkişisinden yeniden rapor alınmak suretiyle davacıların karşılanmamış zararları tespit edilerek oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir. (Dairemizin 2010/4291 E,2011/7322 K sayılı giderek Yargıtay’ın görüşleri bu doğrultudadır.HGK 2012/21-1047 E,2013/395 K 27.3.2013 günlü kararı )
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 02.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.