Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2012/19677 E. 2013/22980 K. 05.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/19677
KARAR NO : 2013/22980
KARAR TARİHİ : 05.12.2013

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, Kurum işleminin iptali ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı serbest avukat olarak çalışmaya devam ederken 1.2.2003 tarihi itibari ile emekli olduğu ve kendi nam ve hesabına çalışmasının devam etmesi nedeni ile 1.10.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığından SGDP kesilmeye başladığını, 11.4.2011 tarihli kuruma başvurusu üzerine kurumun geçmişe yönelik olarak 6.812,32 TL SGDP borcunun davacıdan talep edildiğini ancak 5510 sayılı Yasa’nın 96. maddesi uyarınca kurumun davacının 11.4.2011 tarihinde kuruma başvurusu üzerine hatasını anlayarak geçmişe yönelik SGDP borcu çıkardığını, halbu ki kurumun davacının kendi nam ve hesabına çalışmasını devam ettirdiğini emekli olurken bildiğini, SGDP borcunun tahsil edilmeme işleminin kendisinin hatalı işleminden kaynaklandığını belirterek, kurumun 5510 sayılı Yasa’nın 96. maddesi uyarınca 11.4.2006-11.4.2008 tarihleri arasındaki süreye ilişkin SGDP borcunu talep edebileceğini, fazladan hesaplanan 3.283,27 TL borçtan sorumlu olmadığının tespiti istemiştir.
Mahkemece davanın kabulü ile hükümde yazılı şekilde 5510 sayılı Yasa’nını 96.maddesi uyarınca karar verilmişse de yanılgılı değerlendirme sonucu kurulan hüküm hatalı olmuştur.
Davanın yasal dayanağını 506 sayılı Yasa’nın 80. maddesi ve 5510 sayılı Yasa’nın 93/2 maddesi oluşturmaktadır. 506 sayılı Kanun’un 80. maddesinde 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca, Kurum’un süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu durumda zamanaşımı süresi bakımından; 3917 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden önceye ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden Kurum’un alacak hakkı, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanunu’nun 128. maddesinde öngörülen gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ile durmasına ilişkin 132. madde ve ardından gelen düzenlemeler de burada uygulama alanı bulmaktadır. 08.12.1993 tarihi ve sonrasına ilişkin prim ve gecikme zammı yönünden ise 6183 sayılı Kanun’un “Tahsil Zamanaşımı” başlığını taşıyan 102. ve ardından gelen maddeleri uygulanacaktır. Anılan madde hükmüne göre zamanaşımı süresi beş yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı da, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak belirlenmiştir.
Öte yandan 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılarak 506 sayılı Kanun’un 80. maddesinin beşinci fıkrasına eklenmiş, Kurum’un süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesiyle birlikte 102. maddesinin de uygulanamayacağı hükme bağlanmıştır. Böylelikle 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüş olmaktadır.
Benzer düzenleme 1.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa’nın 93/2. maddesinde de düzenlenmektedir. .Yasanın 93. maddesinin 2. fıkrasında 5754 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tabi olduğu belirlenmiştir.
Somut olayda kurumun SGDP kesintisinin kurumca tahsili sözkonusu olup, prim alacaklarının tahsilinde ilgili Yasa maddeleri uyarınca on yıllık zamanaşımı süresi söz konusu olup, 5510 sayılı Yasa’nın 96. maddesinin uygulama yeri bulunmadığından, yanılgılı değerlendirme netice sinde kurulan hüküm usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın davanın reddi yerine yazılı şekildehüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.