Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2012/19053 E. 2013/24925 K. 26.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/19053
KARAR NO : 2013/24925
KARAR TARİHİ : 26.12.2013

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, davalılardan işverenlere ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; davacının 17.12.1995-27.11.2008 tarihleri arasında … Mezarlığında davalılar yanında asgari ücretle sürekli ve kesintisiz olarak mezar kazı ve gömü işinde çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, davacının 27.12.1995-31.12.2006 tarihleri arasında sürekli ve kesintisiz olarak Büyükşehir Belediye Başkanlığı Mezarlıklar Müdürlüğünde ihaleyi alan şirketlerde Büyükşehir Belediyesi adına çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; …’nın her yıl açtığı ihale ile; mezar kazı ve gömü işini değişik şirketlere verdiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık taraflar arasında hizmet aktinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Sigortalılığın oluşması yönünden ilk koşul, taraflar arasında hizmet akdinin varlığına ilişkindir. Hizmet akdi 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 313. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 393.) maddesinde belirlendiği üzere iş sahibi ile işçi arasında yapılan belli veya belli olmayan bir süre için görülen iş karşılığı ücret ödenmesini gerektiren bir sözleşmedir. Bu sözleşmede ana unsur iş ve ücrettir. 506 sayılı Yasa açısından hizmet akdini
sadece bu unsurlara bağlı olarak kabul etmek mümkün değildir. Zaman ve bağımlılık unsurları hizmet akdinin ana koşulları olmak üzere 506 sayılı Yasa’nın öngördüğü hizmet sözleşmesi “bir veya birden fazla işveren ile çalıştırılan arasında oluşturulan, süreli veya süresiz belli bir zaman dilimi içerisinde, işveren emir ve gözetimi altında, iş görmeyi hüküm altına alan hukuksal ilişkidir. Sigortalılığın oluşumu yönünden ilk unsur iş görecek kişinin belli bir zaman dilimi içerisinde, hizmetini işverenin emrine hasretmesidir. Bu zaman dilimi günün tüm süresini kapsayabileceği gibi, günün veya haftanın belli saatlerine de hasredilebilir. Haftanın veya ayın belli gün ve saatlerinde dahi çalışma söz konusu olabilir.
Önemli olan düzenli bir çalışma ilişkisinin varlığıdır. Düzenli çalışma ilişkisinin varlığı iş akdinin zaman unsurunu ortaya koyar. Çalışanın, hizmetini belli zaman dilimi içerisinde, işveren emrinde ve onun vereceği direktif doğrultusunda gerçekleştirilmesi, hizmet akdinin ikinci unsuru olan bağımlılık unsurunu oluşturur. Hizmetin fiilen verilmesi her durumda, zorunlu değildir. İşverenin emir ve gözetim altında hazır beklemek durumunda dahi bağımlılık unsuru gerçekleşmiş sayılır. Öte yandan, işverence gösterilen işlerin, çalışan tarafından, işveren emir ve direktiflerine uygun olarak görülmesi gerekir. Belirtilen bu iki ana unsurun birlikte gerçekleşmesi durumunda 506 sayılı Yasa açısından hizmet akdinin dolayısıyla sigortalılığın ilk koşulunun oluştuğu sonucuna varılır.
Sigortalılığın ikinci koşulu, 506 sayılı Yasa’nın 5. ve 8. maddelerinde öngörülen işin görüldüğü bir işyerinin bulunmasıdır. Bir işyerinin varlığının saptanamaması durumunda sigortalılığın gerçekleştiğinden söz edilemez.
Üçüncü koşul, eylemli çalışmanın varlığıdır. Yasal sigortalılıktan söz edebilmek için sigortalının işveren emir ve direktifleri altında, bir fiil, gösterilen işi yapması zorunludur. Çalışmanın, kimi durumlarda, görülen işin, nitelik ve kapsamına göre devamlı sürmesi mümkün olmayabilir. Sigortalının, işveren emir ve nezareti altında verilecek işi yapmaya hazır bir şekilde beklemesi dahi bu koşulun gerçekleşmesi için yeterlidir.
506 sayılı Yasa’nın 3. maddesinde gösterilen istisnalardan bulunmama bir diğer koşuldur. Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için Yasa’nın 2. maddesinde sayılan koşulları taşıması yetmez, ayrıca 3. maddede gösterilen kişilerden bulunmaması gerekir.
Sigortalı sayılabilme yönünden gerek ücretin kendisi, gerekse ödenme biçim ve yöntemi zorunlu bulunmamaktadır. Parça başına ücret, götürü ücret, part-time çalışma karşılığı yapılan ödeme biçimleri sigortalılık koşullarını etkilemez.
Sigortalılık statüsünün oluşumu için herhangi bir şekil koşulu öngörülmemiştir. Resmi veya yazılı bir sözleşme biçimi şart değildir. Asıl olan sigortalının çalışmaya başlama durumudur. Eylemli olarak gerçekleşen bu durum sonucu sigortalılık statüsü kendiliğinden oluşur.
Somut olayda; davacının çalışmasının geçtiğini iddia ettiği … Mezarlığının davalı … ile şirketlerin hizmet verdikleri yer olduğu, ancak bu yerlerin bu işverenlerin hakimiyeti altında olan yerlerden olmadığı, isteyen herkesin istediği zamanda girip çıktığı umuma açık yerlerden olduğu, davalı …’nin bu yerlerde yerine getirmesi gerekli olan işlerinin olduğu, davalı …’nın bu yerdeki bir kısım işleri kendisi yaptığı gibi bir kısım işleri de ihale ile başka şirketlere verdiği, her yıl açtığı ihale ile mezar kazı ve gömü işini de değişik şirketlere verdiği, ihaleyi alan şirketlerin
kendisine ait çok sayıda kadrolu personelinin bulunduğu, personelin yapacağı işlerin ihale sözleşmesinde belirtilenlerle sınırlı olduğu, davacının ve başka dosyalarda aynı davalılara karşı dava açan bir kısım davacıların defin işlemleri sırasında cenaze sahiplerine yardım ederek karşılığında bahşiş aldığı, bu işleri yaparken işverenlerden talimat almadığı, davacının çalışmalarının geçtiği yer umuma açık yerlerden olduğundan davacının gelip gelmediği, çalışma saatlerinin kontrol altında olmadığı, davacı tanıklarının, davacının tabi olduğu işveren konusunda birleriyle çelişir şekilde beyanlarda bulundukları görülmüştür.
Toplanan delillerden; davacının, davalı işverenlere bağlı olmaksızın ve talimat almaksızın cenaze sahiplerine yardım ettiği, karşılığında da cenaze sahiplerinden bahşiş aldığı, çalışmasının umuma açık bir alan olan mezarlıkta “zaman ve bağımlılık” unsurları gerçekleşmeyecek biçimde gerçekleştiği açıktır.
Bu durumda davacı işçi ile davalı işverenler arasındaki hukuki ilişkinin hizmet akdine dayanmadığı kabul edilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 26.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.