YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/15515
KARAR NO : 2013/20173
KARAR TARİHİ : 11.11.2013
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, kesilen yetim ayılğının tekrar bağlanması gerektiğinin tespitiyle, birikmiş aylıkların tahsiline, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca kesilen ölüm aylığının kesilme tarihi itibarıyla yeniden bağlanması gerektiğinin ve davacının davalı Kuruma borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Yasa’nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak ” eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyuca tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, ” hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içersinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01/10/2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda; davacının 17.09.1993 tarihinde boşandığı eşi ile farklı dairelerde de olsa aynı apartmanda oturması, mahalle muhtarının kontrol memuruna ibraz ettiği 05.01.2000 tarihli ve davacının boşandığı eşinin imzasını taşıyan “konutta kalanlara ait kimlik bildirim belgesi”nde davacının boşandığı eşinin aie reisi olarak belirtilmesi ve davacı ile aynı konutta ikamet ettiklerinin … olması birlikte değerlendirildiğinde, mahalle muhtarının kontrol memuruna davacı ile eşinin ve çocuklarının aynı binada ikamet ettiklerini beyan etmesine rağmen duruşmada aynı binada olsa da farklı dairelerde ikamet ettiklerini, davacı ile eşini boşandıktan sonra hiç birlikte görmediği şeklinde ifadesini değiştirmesinin izah edilebilir bir gerekçesinin bulunmaması karşısında davacı ile boşandığı eşinin Yasa’da belirtilen “ fiilen birlikte yaşama ” koşulunu taşıdıkları anlaşıldığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın … şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.