Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2012/15324 E. 2012/17021 K. 10.10.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/15324
KARAR NO : 2012/17021
KARAR TARİHİ : 10.10.2012

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, meslek hastalığı sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, meslek hastalığı sonucu sürekli işgöremezliğe uğrayan davacının manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
İktisadi Devlet Teşekkülleri 233 sayılı KHK’de saklı tutulan hususlar dışında “özel hukuk hükümlerine” tabidirler (233 sayılı KHK md. 4/2). Ne var ki, 233 sayılı KHK teşebbüs, müessese ve diğer birimlerin tasfiye ve devrini düzenlemiş, fakat sorumluluk yönünden özel bir hüküm getirmemiştir (233 sayılı KHK md. 38). Ayrıca, 233 sayılı KHK 4/2 hükmünde düzenlenen özel hukuk kurullarının uygulanması kuralı yanında iktisadi devlet teşekküllerinin taraf olduğu devir, dönüşüm ve benzeri intikal hallerinde Borçlar Kanunu’nun 179-180. maddeleri hükmünün uygulanması yargı inançları ve öğretide benimsenmiştir. Bu durum karşısında iktisadi devlet teşekküllerinin taraf olduğu devir, birleştirme ve diğer intikal hallerinde Borçlar Kanunu’nun 179-180. maddeleri hükmü uyarınca “devre konu pasifler yönünden” sorumluluğun doğacağında kuşku ve duraksamaya yer yoktur. Borçlar Kanunu’nun md. 179-180 hükümleri buyurucu nitelikte olduğundan sorumluluk kaydı, sözleşme, devir statüsü veya idari bir tasarrufla hiçbir şekilde etkisiz ve uygulama dışı bırakılamaz. Bunun tamamen etkisiz bırakılması veya sınırlandırılması ancak bir yasayla mümkündür.
Gerçekten, bir mamelekin ve işletmenin devralınmasını düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 179. maddesine göre devir alan şirket, devir eden şirketin borçlarından ötürü sorumlu olduğu gibi iki yıl müddetle evvelki borçlu (devreden) dahi, yenisi (devralan) ile birlikte müteselsilen sorumlu olur. Borçlar Kanunu’nun müteselsil borçlara ilişkin 141. maddesine göre teselsülün yasa hükmünden doğduğu hallerde kamu düzeni söz konusu olacağından tarafların iradeleriyle teselsülün ortadan kaldırılması hükümsüzdür. Bu nedenle söz konusu müteselsil borç yasa hükmünden (Borçlar Kanunu md. 179’dan) doğduğundan, teselsülden kaynaklanan sorumluluğun dışlanması geçersizdir ve hukuki sonuç doğurmaz. Burada belirtilen sorumluluğun zamanı “devir anıdır.” Devrin fiilen gerçekleştiği tarihte doğmuş ve nedeni vücut bulmuş borçlar bu sorumluluğun kapsamında kalmaktadır. İşletmenin devirden önceki borcunun naklinin kural olarak alacaklıya karşı hüküm ifade etmesi Borçlar Kanunu’nun 173. ve 174. maddeleri gereğince alacaklının onamına bağlı ise de, Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi bu kurala bir istisna getirmiş, alacaklının rızasına gerek görülmeksizin borcun devir alana intikal ettiği kabul edilmiştir.
Müteselsil borcun özelliği alacaklının müteselsil borçlulardan hepsinden veya birinden alacağın tamamını veya bir kısmını istemekte serbest oluşudur. Sözü edilen hukuki esaslara göre eski ve yeni borçlunun müteselsil sorumluluğu iki yıllık bir devre için kabul edilmiş olup, bu iki yıl (muaccel borçlar için) devrin, alacaklılara ihbarı ya da gazetelerde ilan tarihinden itibaren başlar. İlan veya ihbar birlikte aranan koşullar olmayıp, herhangi birinin yerine getirilmesi ile bu koşul gerçekleşmiş olacaktır. İhbar için yasada bir şekil öngörülmemiştir. Burada ihbarın amacı, malvarlığı ya da işletmenin devrinin ilgililere bildirilmesidir. Kural olarak, ihbar veya ilandan itibaren iki yıl boyunca işletmeyi ya da malvarlığını devreden devralanla birlikte müteselsil borçlu olacaktır. İhbar, alacaklıya ulaşmak şartıyla hüküm ifade edecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.2001 gün ve E:2001/21-1030, K:2001/1077; Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 20.12.2005 gün ve E:2005/13301, K:2005/13520 sayılı kararları).
Somut olayda, davacının … işletmeleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı … İşletmesi’nde 16.11.1981-13.2.1996 tarihleri arasında çalıştığı, 25.5.2010 tarihli sağlık kurulu raporuna göre meslek hastalığı nedeniyle % 19,3 oranında sürekli işgöremezliğe uğradığı, … İşletmesinin 01.07.2000 tarihinde aktif ve pasifleri ile birlikte … Genel Müdürlüğü’ne devredildiği, dosya kapsamına göre söz konusu devrin ilan edilmediği ve alacaklıya ihbar edilmediği, hal böyle olunca ortada Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi hükmüne göre müteselsil bir borcun bulunduğu anlaşılmaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.10.2007 gün ve E:2007/21-664, K:2007/745 sayılı kararı da aynı yöndedir).
Yapılacak iş, devrin ilan edilip edilmediğini sormak, devrin ilan edildiği anlaşılır ise devir tarihine göre davalının sorumluluğunu belirlemek, ilan edilmediği belirlenir ise devreden … işletmeleri Genel Müdürlüğü, devralan … Genel Müdürlüğü ile birlikte devrin ilanından itibaren iki yıl sürede müteselsilen sorumlu ise de devrin ilanının yapılmaması nedeniyle davalı TKİ Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğunun devam ettiği ve davacının müteselsil borçlulardan biri veya diğeri aleyhine dava açmakta serbest olduğunun kabulü ile davanın esası hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmesi gerekirken bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine
10/10/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.