Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2012/14543 E. 2014/614 K. 16.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/14543
KARAR NO : 2014/614
KARAR TARİHİ : 16.01.2014

MAHKEMESİ : Hacıbektaş Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 23/02/2012
NUMARASI : 2010/9-2012/24

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 15/08/2009-08/01/2010 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi …..tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dava, davacının 15.08.2009-08.01.2010 tarihleri arasında davalı Belediye Başkanlığı’na bağlı erkek öğrenci yurdunda geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının, “… 15/08/2009- 01/12/2009 tarihleri arasında Hacıbektaş Belediyesi Erkek Öğrenci Yurdunda ileride işe alınmasını sağlamak amacıyla göstermelik olarak ara sıra çalıştığı, yaptığı bu çalışmanın düzenli olmadığı, işverenin talimatıyla gerçekleşmediği, bağımlılık unsurunun oluşmadığı, yapılan çalışmanın hizmet akdine dayanmadığı, böylelikle davacının açtığı davayı ispatlayamadığı anlaşılmakla açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı H.. B..’nca belediyelerinin işçi sıkıntısı çekmesi nedeniyle 01/12/2009 tarihinde 6 kişinin işe başlatılmasına ilişkin davalı ….. İnşaat, Gıda ve Temizlik Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nden talepte bulunulduğu, talep yazısını içeren dilekçenin ekinde çalıştırılması istenen kişilerin isimlerinin ve nüfus cüzdan fotokopilerinin bulunduğu, bu kişilerden birinin davacı E.. D.. olduğu, davacının, davalı …..İnşaat, Gıda ve Temizlik Sanayi Ticaret Limited Şirketi tarafından davaya konu dönemin bir kısmında (01.12.2009-08.01.2010 tarihleri arasında) SGK’na bildirilmiş çalışmalarının bulunduğu, bu şirketler ile davalı Belediye Başkanlığı arasında alt işverenlik ilişkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacının çalıştığını iddia ettiği dönemde, Hacıbektaş Erkek Öğrenci Yurdunda çalıştığı resmi kayıtlardan anlaşılan tanık F.. E.., davacının resmen işe alındığı 01.12.2009 tarihinden önce de bu işyerinde çalışmalarının bulunduğunu doğruladığı, İş Bankası’nca düzenlenen hesap ekstresinde davacıya, davalı işveren şirketçe 18/09/2009 tarihinde 50,00 TL, 01/01/2010 tarihinde 546,48 TL, 05/01/2010 tarihinde 523,96 TL, yine aynı tarihde 522,83 TL’nin ödeme yapılmış olduğu, Bankaya yatırılan bu ücretlerin dava konusu dönemi kapsar şekilde olduğu, Hacıbektaş Belediyesi Erkek Öğrenci Yurdu yurduna giriş-çıkış yapanların takip listesinde, davacının 07/09/2009 tarihinden itibaren nöbet tutmaya başladığının kayıtlı olduğu, bu durumun aynı takip listesinde ismi ve imzası bulunan tanık anlatımlarıyla doğrulandığı, gerek tanıkların, gerekse davacının resmen işe başlamadan önce çalıştıklarını beyan etmiş olmaları nedeniyle, davalı işyerinde dava konusu dönemde davacının hizmet akdine dayalı olarak çalıştığı açıktır. Aksinin kabulu hayatın olağan akışına ters düşer.
2-Davalı Belediye Başkanlığı ise, davacı ile aralarında hizmet ilişkisi bulunmadığını, davacının şirketlerine iş yapan davalı şirket yanında çalıştığını, Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin bu şirketi ilgilendirdiğini iddia ederek, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Bu durumda ikinci olarak uyuşmazlık, davalı Belediye Başkanlığı ile davalı alt işveren şirket arasındaki sözleşmelerin muvazaaya dayanıp dayanmadığı ve bunun sonucu olarak da davalı Belediye Başkanlığı’nın gerçek işveren olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacının sosyal haklarını, ücretini, sigorta primlerini ödeyen, kendi işyerinden işe giriş bildirgesini ve prim bildirgelerini veren, ihale suretiyle davalı Belediye Başkanlığı’ndan sözleşme kapsamında tanımlanan işi alan dava dışı işverendir. Davalı asıl işveren ile ihale ile iş alan alt işverenler arasında düzenlenen sözleşme ve eki şartnamelere göre işe alınacak sigortalılarla ilgili çalışma koşulları, sosyal ve ekonomik haklar ile ilgili düzenlemeler asıl işverenin alt işverenle birlikte sorumluluğunu düzenleyen mevzuat hükümleri sonucu olup, alt işverenin, işverenlik sıfatını ve sorumluluklarını ortadan kaldıran düzenlemeler değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (14.11.2001 Tarih, 2001/9-711 Esas, 2001/820 Karar sayılı) kararında da ifade edildiği gibi, alt işverenlerin değişmesine karşın, davacı sigortalının ihaleyi alan yeni alt işveren yanında çalışmasını sürdürmesini engelleyici bir düzenleme olmadığı gibi, koşullarının oluşması halinde 506 sayılı Kanunun 82. maddesi kapsamında işyeri devri olarak da ele alınabileceğinden, bu durumu da muvazaa olarak değerlendirmek mümkün olmamaktadır.
Somut olaydaki diğer uyuşmazlık ise, işverenler arasındaki hukuksal ilişkinin dayanağının davaya konu olaydaki gibi 506 sayılı Kanunun 87. maddesi olması halinde asıl işverenin, alt işverene hizmet akdi ile bağlı sigortalının 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi uyarınca açacağı hizmet tespiti davasında -işveren olarak- taraf gösterilip gösterilemeyeceği sorunudur.506 sayılı Kanun’un 87’nci maddesinde, bu Kanunun işverene (aracıya – alt işverene) yüklediği ödevlerden dolayı asıl işverenin de sorumlu olduğu belirtildiğine göre, aylık sigorta primlerinin Kuruma yatırılması, aylık sigorta prim bildirgelerinin, dört aylık sigorta primleri bordrolarının, aylık prim ve hizmet belgelerinin Kuruma verilmesi gibi ödevlerin yasal süresi içerisinde yerine getirilmemesi durumunda, Kuruma karşı her iki işverenin de teselsül hükümleri gereğince sorumlu tutulacağı açıktır. Anılan dava ile sigortalı, çalışma sürelerinin saptanmasının yanı sıra, bu sürelere ait primlerin de her iki işverence Kuruma ödenmesini amaçladığından ve davada elde edilecek kesinleşmiş hüküm doğrultusunda sigorta primlerinin Kurumca alınması söz konusu olacağından, davanın asıl işverenin de hak alanını ilgilendirdiği belirgindir ve sonuç itibarıyla bu tür hizmet tespiti davalarında sigortalıyı çalıştıran aracı – alt işverenle birlikte asıl işverenin de taraf sıfatının (pasif husumet ehliyetinin) varlığı kabul edilmelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yukarıda değinilen 10.11.2010 gün ve 2010/21-497 Esas, 2010/590 Karar sayılı ilamında da aynı görüşten hareketle bu sonuca ulaşılmıştır. Ancak, Kurumla beraber yalnızca aracı işverene karşı açılan davalarda, mahkemece, taraf teşkili açısından herhangi bir eksikliğin bulunmadığının benimsenmesi, dolayısıyla davacı sigortalıya asıl işvereninin de davaya katılımının sağlanması yükümünün yüklenmemesi, diğer taraftan her iki işverenin taraf olduğu davalarda yargılama sonunda kurulacak hükümde sigortalıyı çalıştıran işveren (aracı – alt işveren) özellikle belirtilip, sigorta primleri yönünden her iki işverenin teselsül hükümlerine göre sorumlu olduğunun açıklanması gerekmektedir.
506 sayılı Kanunun 4. maddesi ile “sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler “İşveren” olarak tanımlanmıştır. “Çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Davacı sigortalının taraf olduğu hizmet akdinin, dava dışı alt işverenler tarafından düzenlenmiş olması karşısında, hizmet tespitine yönelik davanın bu işverenlere husumet yöneltilerek açılması gerekir. Davanın, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet sözleşmelerinin tarafı olan alt işverenlere yöneltimesi, hizmet ilişkisinin ve süresinin tespiti; gerek ispat külfeti, gerekse delillere ulaşabilme gibi konular nedeniyle de davanın sübutu için önem arzetmektedir.
Mahkemece, davacının hizmet akdine dayanarak çalıştığının kabulü ile, tespit hükmü, davacıya ait hizmet döküm cetvelinde görünen ve alt işveren olduğu anlaşılan; davalı ….. İnşaat, Gıda ve Temizlik Sanayi Ticaret Limited Şirketi hakkında kurulmalı, asıl işveren olan davalı Belediye Başkanlığı’nın sorumluluğu ise ödenmeyen prim borçlarıyla sınırlı olduğundan, bu davalı aleyhine tespit hükmü kurulmamalıdır.
3- Öte yandan, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3. maddesinin 2. fıkrası “müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi halinde ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur” hükmünü getirmiştir. Bu madde gereğince davanın aynı nedenle reddi halinde red nedeni aynı olan davalılar lehine tek vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, ret nedeni aynı olan davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri usul ve yasaya aykırı ise de, karar, davanın kabulü yönünde bozulduğundan, bu yanlışlık bozma nedeni yapılmamış, hataya değinilmekle yetinilmiştir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.