Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2012/1393 E. 2012/14844 K. 18.09.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/1393
KARAR NO : 2012/14844
KARAR TARİHİ : 18.09.2012

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 75.464.45 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18/09/2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Avukat … ile karşı taraf vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, 01.10.1997 tarihinde meydana gelen iş kazasında sağ elinde cursh yaralanmasına bağlı el bilegi hareket kısıtlılığı oluşacak şekilde sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar taraf avukatlarınca süresinde temyiz edilmiştir.
İş kazasına uğrayan işçinin sürekli iş göremezlik oranının % 0 oranında olduğuna ilişkin SSK Başkanlığı tarafından yapılan belirlemeye davacı tarafından yapılan itiraz üzerine, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun 18.03.2003 gün ve 21/796 sayılı kararı ile SSK Kartal hastanesinin 05.02.1998 tarihli raporu dikkate alınarak, işçide oluşan sürekli iş göremezlik oranının %0,00 olduğuna karar verildiği, bu karara davacı tarafından yapılan itiraz sonunda açılan ve kesinleşen dava ile Adli Tıp Genel Kurulunca 11.06.2008 tarihinde 23.09.1997 tarihinde oluşan el bileği hareket kısıtlılığı arızasına bağlı sürekli iş göremezliğin % 11.2 olduğuna ilişkin raporu ekli olduğu, davacının 06.07.2011 tarihinde davasını kısmen ıslah ettiği, ıslahen artırılan miktarla ilgili olarak davalı tarafça süresinde zaman aşımı def’i inde bulunulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bu tür davalarda B.K.’nun 125. maddesi gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşur. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir. Somut olayda değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı, davacının 25.02.1998 tarihinden itibaren çalışabileceğine ilişkin 05.02.1998 tarihli rapora istinaden davacıya raporlu kaldığı 155 gün karşılığı gecici iş göremezlik ödeneği ödendiği ortadadır.
Hal böyle olunca, davacı tarafından 06.07.2011 tarihinde maddi tazminattın ıslahen artırılması ve manevi tazminat istenilmesi üzerine, süresi içerisinde davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı def’i nin kabul edilerek ıslahen istenilen miktarlara ilişkin tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, ıslahen istenilen miktarı da kapsar biçimde tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 900.00 TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine,temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 18/09/2012 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
Sigortalı 01/10/1997 tarihinde sağ elinden kazalanmıştır. Kurumca iş göremezlik durumu incelenmiş 05/02/1998 tarihli rapor ile %0 olduğu tespit edilmiştir. Bu orana davacı tarafça itiraz edilmesi üzerine evraklar tümüyle birlikte Yüsek Sağlık Kurulu’na gönderilmiş, yapılan değerlendirme de 18/03/2003 gün 21-796 sayılı kararı ile iş göremezlik oranının yine %0 olarak belirlendiği görülmüştür.
Davacı baştan beri %0 olarak tespit edilen iş göremezlik oranını kabul etmediği ve itiraz ettiği anlaşılmaktadır. 506 sayılı yasanın 109. Maddesinde yer alan idari aşamadaki prosedür böylece tamamlanmıştır.
Bundan sonra yapılacak iş daha üst sağlık kuruluşlarına başvurarak iş göremezlik oranının yeniden tespit ettirilmesi olduğundan dosyamız ekinde bulunan ve yargılaması bitirilip sonuçlandırılan 2003/751 E. (2009/192 K.) sayılı ilam ile maluliyetin tespiti davasının 23/11/2003 tarihinde açıldığı ve derecattan geçerek kesinleştiği görülmektedir.
Yargılama evresinde kazalının durumu Adli Tıp İktisas Dairesi ve üst merci olan Adli Tıp Genel Kurulu’nca da incelenerek iş göremezlik oranının 11/10/1997 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeniyle %11,2 olarak tespit edildiği görülmüştür. (11/06/2008 tarihli rapor)
İş göremezlik oranının tespiti dava yolu ile belirlenip kesinleştikten sonra 22/11/2010 tarihinde eldeki iş bu maddi tazminat konulu dava açılmıştır.
İş göremezlik oranına itiraz edildiğinde itirazın sonuçları beklenmeden tazminata dair istekte bulunulamaz. Borçlar Kanunu 128. Maddeye göre muaccel olmayan alacaklar için eda davası açılamaz. Yüksek Dairenin öteden beri uygulanan ve kararlılık kazanmış içtihatları da bu yöndedir. Tazminat davası ancak maluliyetin kesinleşmesinden sonra açılacağına ilişkin çok sayıda uygulama bulunduğu gibi tazminat davalarının da maluliyet oranı kesinleşmesi ön koşuludur.
Davacı, fazla hakkını saklı tutarak önce 100-TL’lik kısmi dava açmış kusur ve hesap bilirkişilerinin raporları sunulduktan sonra oluşan duruma göre ISLAH yöntemiyle 16/07/2011 tarihli dilekçesinde 60.487,55-TL maddi 20.000,00-TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı zamanaşımı def’inde bulunmuştur
Mahkemece, sigortalının %10, işverenin %90 kusur oranlarına göre istekler değerlendirilip kabulü yönünde hüküm kurulmuştur.
Davalı tarafın temyizi üzerine Yüksek Dairece dava dosyası incelenmiş olduğu üzere ISLAH tarihi (16/07/2011) itibariyle Borçlar Kanunu 125. Maddesinde yer alan 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçirilmesi nedeniyle Islahla yapılan artış istemlerinin kabulüne karar verilemeyeceği, hükmün hatalı olduğu yolunda bozma hükmü kurulmuştur.
Burada tartışılması gereken kusur Borçlar Kanunu 125. Maddede yer alan zamanaşımı süresinin geçip geçmeyeceği ve zamanaşımını kesen sebeplerin olayımızda bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
İş kazasından kaynaklanan tazminat konulu davalarda iş göremezlik durumu ve oranının tespiti gerçekleştirilmeden dava açılması olanaklı bulunmadığından olayımızda %0 iş göremezlik oranına kazalı tarafından sürekli itiraz edildiğinden, ancak itiraz silsilesi idari aşamada tüketildiğinden bu kez maluliyetin tespiti için yargı yoluna başvurulmuş bulunulduğundan (23/11/2003 tarihinde maluliyet tespiti davası açılmıştır.) ve sonuçlanmasından sonra ancak alacak istenebilir hale geldiğinden buna dayalı tazminat davaları da 22/11/2010 tarihinde açılmıştır.
Diğer yandan maluliyet oranı kesinleşmediği için kurum tarafından da sigortalıya gelir bağlanması söz konusu olamaz.
Burada meslek hastalıklarında olduğu gibi gelişen bir durum yok ancak kesinleşmemiş bir maluliyet ( İş Göremezlik Oranı ) mevcuttur ve itiraz edildiğinde sonucu mutlak beklenmelidir.
Zamanaşı def’inin değerlendirilmesi ve sonuçlara gelince, Borçlar Kanunu 133/2. Bendinde yer aldığı üzere kesen sebepler sıralamasında açılan davalardan söz edilmektedir. Diğer yandan her idari işlem yani iş göremezlik oranlarına yapılan itiraz ve rapor tarihleri de zamanaşımını başlı başına kesen sebeplerdendir. Diğer bir anlatımla maluliyetin tespiti konulu 2003 yılında açılan dava başlı başına zamanaşımını kesen olgudur. Borçlar Kanunu 125. Maddede yer alan 10 yıllık süre ilk 1997 tarihinde başlamış ise de 2003 yılında açılan tespit davası ile kesilmiştir. Böylece yeniden başlayan 10 yıllık süre içerisinde de 16/07/2011 tarihli ıslah talebi ve içeriğindeki tazminat istekleri zamanaşımına uğramamaktadır. Bu nedenle bu hususta kurulan hükmün hatalı, usul ve yasaya aykırı olduğu söylenemez.
SONUÇ : Anlatılan nedenlerle yerel mahkemenin kabul kararını isabetli bulmayıp bozulması yolunda görüş bildiren yüksek daire çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.