Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2012/13559 E. 2013/5478 K. 21.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/13559
KARAR NO : 2013/5478
KARAR TARİHİ : 21.03.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Davalı işverenin temyizi yönünden; Hüküm, İş Mahkemesinden verilmiştir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8.maddesi hükmüne göre ise İş Mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyiz olunması gerekir.Gerekçeli kararın sonradan tebliğ edilmiş olması bu 8 günlük süreyi yeniden başlatmaz.
Olayda hüküm 22.03.2011 tarihinde temyiz eden davalının yüzüne karşı tefhim edilmiş temyiz ise 31.03.2011 tarihinde vukubulmuştur. Şu duruma göre davada 8 günlük temyiz süresi fazlası ile geçmiştir.
O halde, 1.6.1990 Tarih ve 1989/3 E. 1990/4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı da gözönünde tutularak davalı işverenin temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden reddi cihetine gitmek gerekmiştir.
2-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
3-Dava, davacının 1998-2002 yılları arasında davalıya ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının 16.11.2000-30.09.2002 tarihleri arasında eksik bildirilen 348 günlük çalışmasının tespitine, 1998-14.01.2000 tarihleri arasındaki çalışma iddiasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine, 14.01.2000-14.10.2000 tarihleri arasındaki çalışmalarının ise Kuruma bildirilmiş olması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık; davada hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Çalıştırılanlar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 3. maddesinde belirtilen istisnalardan olmamak kaydıyla, 2. maddede öngörülen koşulların varlığı halinde kendiliğinden sigortalı sayılırlar.
Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağına ilişkin norm, sigortalının kayıt altına alınabilmesi ile sonuç doğurur.
Bildirimsiz geçen çalışmaların tespitine ilişkin dava koşulları 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79/10. maddesinde tanımlanmıştır. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte tespit edilen belgelerinin Kuruma verilmemiş ya da çalışmaların Kurumca saptanamamış olması ile anılan davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması şeklinde sıralanabilir.
Sigortalı, bildirimsiz kalan çalışmalarının tespitini hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl içerisinde isteyebilir. Hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür.
İşverenin, sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde, işverence Kuruma verilecek belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vd. şeklinde sıralanmıştır. Bu belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir.
Kesintili çalışmanın varlığı halinde ise, kesintinin öncesi ve sonrasında oluşacak her çalışma devresi için dava koşullarının varlığı yukarıda belirtilen olgular dikkate alınarak belirlenecektir.
Somut olayda; davalı işveren tarafından sigortalının çalışmalarının 15.01.2000 tarihinden itibaren Kuruma bildirilerek, kayda geçtiği; sigorta belgelerinden görülmektedir. Kuruma bildirilmeyen, iddia konusu 1998-14.01.2000 tarihleri arasında kalan devrede aralıksız çalışma olgusunun anlaşılması halinde, 15.09.1994 tarihli işe giriş bildirgesi hak düşürücü süreyi keseceğinden, hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2003 gün ve 2003/21-44-98, 23.06.2004 gün ve 2004/21-369-371, 27.02.2008 gün ve 2008/21-163-207, 18.06.2008 gün ve 2008/21-429-437 ve 14.11.2012 gün ve 2012/21-735-795 sayılı Kararlarında da bu hususlara değinilmiştir.Hal böyle olunca davacının 1998-14.01.2000 tarihleri arasındaki dönem yönünden isteminin hakdüşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nın 297/2.maddesine göre “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” Somut olayda, davacının talebi 1998-2002 arası hizmetlerinin tespitine yönelik olduğu halde mahkemece davacının 14.10.2000-16.11.2000 tarihleri arasındaki hizmetlerinin tespitine yönelik istemi ile ilgili olumlu yada olumsuz bir karar verilmemesi de usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ile davalılardan …’na iadesine, 21/03/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.