Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2012/1274 E. 2012/3832 K. 15.03.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/1274
KARAR NO : 2012/3832
KARAR TARİHİ : 15.03.2012

Davacı, … vekili Avukat … ile davalı, … Genel Müdürlüğü vekili Avukat … aralarındaki tazminat davası hakkında Zonguldak 2. İş Mahkemesinden verilen 29/03/2011 gün ve 16/109 sayılı kararın onanmasına ilişkin Dairemizin 22/11/2011 gün ve 5207/10937 sayılı ilamına karşı davacı tarafından süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
K A R A R

Davacı vekili 26.12.2011 tarihli dilekçesi ile Dairemizin 22.11.2011 gün 5207-10937 sayılı kararında davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile davacı yararına duruşma avukatlık ücretine karar verildiği ve yerel mahkeme kararı davacı tarafça temyiz edildiği halde, hükmün bozulması yerine zuhulen onanmasına bahisle maddi hatanın giderilmesini istemiştir.
İş Mahkemeleri Kanununun 8/3. maddesi gereğince İş Mahkemelerinden verilen kararlara ve buna bağlı Yargıtay ilamına karşı karar düzeltme yolu kapalıdır. Ancak; Yargıtay onama ya da bozma kararlarında açıkça maddi hatanın bulunduğu hallerde, dosyanın yeniden incelenmesi mümkündür. Zira maddi yanılgıya dayalı olarak verilmiş onama ya da bozma kararları ile hatalı biçimde hak sahibi olmak, evrensel hukukun temel ilkelerine ters düştüğünden karşı taraf yararına sonuç doğurmamalıdır. Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Maddi yanılgı kavramından amaç; Hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa, inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin Kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda; yanlış algılanma sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrar edilmesi ve maddi gerçeğin göz ardı yapılması, yargıya duyulan güven ve saygınlığı sarsacağı gibi, Adalete olan inancı ortadan kaldırır ve yok eder.
Bu nedenledir ki; Yargıtay; bu güne değin maddi yanılgının belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltmesini kabul etmiştir. Kaldı ki kimi açık maddi yanılgıya dayalı ve yanlışlığı son derece belirgin haksız ve adaletsiz sonuçların giderilmesi kamu düzeni açısından zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2002/10-895E ve 2002/838K, 2003/21-425E ve 2003/441K sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Davacı 27.06.1991 tarihli iş kazası sonucunda kontrol kaydı ile % 64 olarak belirlenerek kontrol sonucunda 06.09.1994 tarihinde %14’e inen sürekli iş göremezlik oranının, 28.04.2000 tarihinde açılan davada Zonguldak 3. İş mahkemesinin 06.10.2010 tarihinde kesinleşen kararı ile 08.09.1994 tarihi itibarıyla % 48 olduğuna karar verildiği ve %14 maluliyet oranı için daha önce manevi tazminat alındığından bahisle %34,20 fark maluliyet için 40.000,00-TL manevi tazminatın 08.09.1994 tarihinden yasal faiziyle tahsilini istemiştir.
Mahkemece % 48 maluliyetin tespit edildiği 08.09.1994 tarihine göre 10 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra dava açıldığından zaman aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ve bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz incelemesi sırasında yerel mahkeme kararının onanmasına karar verildiği ve temyiz eden davacı aleyhine harca hükmolunduğu, ne var ki bilgisayar ortamında kararın yazımı sırasında hükmü temyiz eden davacı olduğu ve davalının temyizi bulunmadığı halde sehven “davacının tüm temyiz itirazlarının reddi” yerine “davalının tüm temyiz itirazlarının reddine” yazıldığı, aynı nedenle duruşma avukatlık ücretinin karar alınması sırasında (Davacı temyizi üzerine davanın reddine dair hükmün onanması nedeniyle) avukatlık ücretinin davalı yararına verilmesi gerekirken, davacı yararına avukatlık ücretinin yazıldığı Dairemiz kararının ve dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır. Hal böyle olunca da Dairemiz ilamının: davalının temyiz itirazlarının reddi ile davacı yararına avukatlık ücreti verilmesine ilişkin bölümünün maddi yanılgıya dayalı olduğu ve düzeltilmesinin gerektiği açık ve seçiktir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle maddi hataya dayalı olduğu anlaşılan Dairemizin 22.11.2011 gün 2011/5207E ve 2011/10937K sayılı onama kararının kaldırılmasına,
Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, davalı yararına takdir edilen 825,00-TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine 15/03/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.