Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2012/11448 E. 2013/17128 K. 26.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/11448
KARAR NO : 2013/17128
KARAR TARİHİ : 26.09.2013

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespitine, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacıya ölen eşinden dolayı dul aylığının aylık bırakanın ölüm tarihinden itibaren geçerli olmak üzere geçmişe dönük olarak faizleri ile birlikte bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne, Kurum tarafından ölüm aylığının bağlanmamasına yönelik işlemin iptaline, davacıya 01/05/1997 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanmasına, ödenecek her bir aylık için ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; Salihli Ağır Ceza Mahkemesinin 14/10/1997 tarih ve 1997/95 Esas 1997/162 Karar sayılı ilamında davacının kasten eşini öldürdüğü, ancak maktülün davacıyı her biri ayrı ayrı hafif haksız tahrik oluşturacak şekilde hakaretamiz sözler ve davranışları, sanığın içinde bulunduğu ruh hali, aldatılması, maktül tarafından evden gitmesinin istenilmesi, bu sözleri çocuklarının yanında söylemesi birlikte dikkate alındığında maktülün sanığa yönelik hareketleri bir bütün olarak ağır haksız tahrik niteliğinde görüldüğü beyan edilmiş, hüküm kısmında verilen müebbet hapis cezası ağır haksız tahrik nedeniyle TCK 51/2.maddesi uygulanarak sanığa 15 yıl hapis cezası verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1.Ceza Dairesinin 17/03/1998 tarih 1998/129-704 karar sayılı ilamı ile onanarak 17/03/1998 tarihinde kesinleştiği, davacının sigortalı olan ölen eşinden dolayı kendisine dul aylığı bağlanması talebinde bulunduğu, Kurum tarafından davacıya verilen 27/08/2008 ve 15/12/2010 tarihli cevaplarda Genel Müdürlüğün 19/11/2001 tarihli görüşü doğrultusunda sigortalıyı kasten öldüren eşine ölüm aylığı bağlanmasına yasal olanak bulunmadığının bildirildiği, Kurum tarafından yazılan 30/03/2012 tarihli yazıda davacının eşini kasten öldürmesinin ölüm aylığına engel bir husus olarak kabul edilmediği farz edildiğinde ölüm aylığı bağlanma koşullarının oluştuğunun ve aylık başlangıç tarihinin ölüm tarihi olan 17/04/1997 tarihini takip eden aybaşı olan 01/05/1997 olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık eşini kasten öldüren davacıya sigortalı olan eşinden dolayı dul aylığı bağlanıp bağlanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Ölüm sigortasından hak sahiplerine aylık bağlanabilmesi için 506 sayılı Kanun’un 66. maddesinde sigortalıya ilişkin belirtilen belli süre sigortalı olmak ve prim ödeme koşullarının gerçekleşmesi yanında, 68. madde ile bu aylıktan yararlanacaklar için bir takım olumlu ve olumsuz koşullar aranmaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun ölüm sigortası kolundan eş ve çocuklara aylık bağlanmasını düzenleyen 68. madde hükmü “ölen sigortalının aylık bağlanmasına hak kazanan kimselerine aşağıdaki hükümlere göre aylık bağlanır.” ifadesine yer verdikten sonra, eş ve çocukların şahsında aranan diğer koşullar sıralanmış, bu kapsamda da dul eşe ölüm sigortası kolundan aylık bağlanacağı ve bu aylığın tekrar evlenme ile sona ereceği belirtilmiştir.
Bu noktada çözümlenmesi gereken “aylığa hak kazanma” olgusunun, eşini öldüren davacı eş yararına gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Bu konuda, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ayrı bir düzenleme öngörmemiş olup, bu nedenle sorunun çözümünde genel hükümlerden yararlanılması gerekmiştir. Konuya açıklık getirebilmek için mirasçılıkla ilgili Medeni Kanun hükümleri ve Sosyal Güvenlik Mevzuatı’nın “hak kazanma” olgusuna yaklaşımlarının irdelenmesi gerekmektedir.
Mirastan yoksunluk sebeplerini düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 578. maddesi (Eski 520. madde) miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenlerin mirasçı olamayacakları gibi; ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir hakta edinemeyeceklerini hükme bağlamıştır.
5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun “Dul ve yetim aylığının bağlanamayacağı” halleri düzenleyen 77. maddesi hükmünde de; “Aşağıda yazılı hallerde dul ve yetimlere aylık bağlanmaz: a-Kendisinden aylık bağlanacak, iştirakçiyi veya emekli, adi malûllük, vazife malûllüğü aylığı alanı; kasten veya haksız yere öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenlere veya bu kanun gereğinde adi malûl sayılacak hale getirenlere;” düzenlemesine yer verilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 578. maddesinde sayılan mirastan yoksunluk nedenleri ve bu düzenlemeye koşut bulunan 5434 sayılı Kanun’un 77. maddesi Sosyal Güvenlik Hukuku alanında da evrensel hukuk ilkeleri arasında yer alan “hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” ilkesinin gözetilmesini zorunlu kılmakta, sigortalının kasten öldürülmesi halinde, 506 sayılı Kanun’un 68. maddesinde öncelikle aranan “ölüm aylığına hak kazanma” olgusunun gerçekleşmediği sonucunu ortaya koymaktadır. Bu durum Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 15.06.2005 gün 2005/10-364 Esas 2005/390 karar sayılı ilamında da belirtilmiştir.
Ayrıca konuyla ilgili olarak 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı yasanın 56. maddesi ile de düzenleme yapılmıştır. Anılan madde de “Ölen sigortalının hak sahiplerinden;
a) Kendisinden aylık bağlanacak sigortalıyı veya gelir ya da aylık bağlanmış olan sigortalıyı kasten öldürdüğü veya öldürmeye teşebbüs ettiği veya bu Kanun gereğince sürekli iş göremez hale veya malûl duruma getirdiği,
b) Kendisinden aylık bağlanacak sigortalıya veya gelir ya da aylık bağlanmamış olan sigortalıya veya hak sahibine karşı ağır bir suç işlediği veya bunlara karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemesi nedeniyle ölüme bağlı bir tasarrufla mirasçılıktan çıkarıldıkları, hususunda kesinleşmiş yargı kararı bulunan kişilere gelir veya aylık ödenmez.” denilmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07/11/2007 tarih 2007/10-812 2007/822 E.K sayılı kararnıda ise “Davaya konu somut olayda ise, davacının, kendisinden dolayı ölüm aylığı bağlanmasını istediği sigortalı eşinin ölümüne sebep olması nedeniyle yargılandığı Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.06.2003 gün ve 2002/227 Esas, 2003/108 sayılı Kararıyla; Mülga Türk Ceza Kanununun 452/1. maddesi uyarınca “katil kastı olmaksızın darp neticesi öldürmek” suçundan, ağır tahrik ve iyi hal nedeniyle yapılan indirimlerden sonra 3 yıl 4 ay ağır hapis cezasına mahkum edildiği, mahkeme kararından, olayda eşini öldürme kastının bulunmadığının anlaşıldığı ve eşe ölüm aylığı bağlanmasına engel olacak “kasten ve haksız yere eşin öldürülmesi” halinin gerçekleşmemiş olması nedeniyle, davacıya ölüm aylığı bağlanmaması yönündeki Kurum işlemi isabetli bulunmamaktadır.” denilmektedir.
Bu karardan da anlaşılacağı üzere karara konu olayda kişinin “katil kastı olmaksızın darp neticesi öldürmek” suçundan mahkumiyetine karar verilmiş olup eldeki davada davacının Salihli Ağır Ceza Mahkemesinin 14/10/1997 tarih ve 1997/95 Esas 1997/162 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere eşini kasten öldürdüğü anlaşılmaktadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26/09/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.