YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/8258
KARAR NO : 2011/7525
KARAR TARİHİ : 03.10.2011
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde Mayıs 1985-11.12.1998 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının Mayıs 1985- 11.12.1998 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde kesintisiz olarak çalıştığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece uyulan bozma ilamı sonucunda davanın HUMK.nun 409/5. Maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Yapılan incelemede mahkemece davacı tarafın yokluğunda duruşma yapılarak bozma kararına uyulmasına karar verildiği, 27.7.2010 tarihli ikinci celsede işveren … A.Ş. vekilinin mazeret dilekçesi verdiği, mazeretin kabul edildiği ancak bu duruşma günününde davacı vekilinin yeni adresine çıkarılan tebligatın adreste tanınması nedeniyle tebliğ edilemediği, 27.7.2010 tarihli duruşmada mahkemece davacı vekilinin adresinin sorulması için İstanbul Baro Başkanlığına müzekkere yazılmama kararı verildiği, müzekkere yazılmadığı gibi dosya içinde 8.11.2010 tarihli duruşmanın davacı vekiline tebliğ edildiğine ilişkin bir belgeninde dosya içinde bulunmadığı 8.11.2010 tarihli duruşma zaptında davacı vekilinin mazeret dilekçesi verdiği yazılı ise de dosyada böyle bir dilekçenin olmadığı, mahkemece davalı SGK Başkanlığı avukatının duruşmayı takip etmeyeceğinin bildirilmesi üzerine dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, ve 3 ay içinde dava yenilenmediğinden 18.2.2011 tarihinde açılmamış sayılmasına karar verildiği davalı SGK Başkanlığınca kararın davacı asile tebliğ edilip avukatlık ücretinin istenmesi üzerine davacı asil tarafından kararın temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
Tebligat Kanununun 10.maddesinde tebligatın tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresine tebliğ edileceği, 11. maddesinde vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı, 35.maddesinde kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimsenin adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliğ yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecbur olduğu, bu takdirde bundan sonraki tebliğlerin bildirilen yeni adrese yapılacağı, adresini bildiren kimsenin yenisini bildirmediği ve yeni adres tebliğ memurunca da tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılacağı ve asılma tarihinin tebliğ tarihi sayılacağı, bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğlerin muhataba yapılmış sayılacağı bildirilmiştir.
Somut olayda davalı vekiline bozma kararı ile 24.4.2010 tarihli duruşmanın tebliğine ilişkin olarak çıkarılan tebligatın avukatı adresten taşınması nedeniyle tebliğ edilmediği,
mahkemece belirlenen yeni adrese çıkarılan 27.7.2010 tarihli duruşma gününe ilişkin tebligatın adreste tanınmaması nedeniyle iade edildiği, mahkemece avukatın adresinin Barodan sorulmasına ilişkin ara kararı verildiği halde Barodan sorulup 8.11.2010 tarihli duruşma gününün tebliğ edilmediği, verilmiş bir mazeret dilekçesi bulunmadığı halde davacı vekilinin mazeret dilekçesi verdiğinden söz edilerek mazeret kabul edilmeyip dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği görülmektedir.
Savunma hakkı Anayasa (M.36) ile güvence altına alınmıştır. HUMK.nun 73.maddesinde de ayrıca düzenlenmiştir. Hakim, tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Buna göre hakim Anayasa ile güvence altına alınan ve HUMK.da da ayrıca düzenlenmiş bulunan iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır.
Hal böyle olunca da bozmadan sonra duruşma gününden haberi olmayan davacı vekilinin yokluğunda dosyanın karara çıkarılmasının, adil yargılanma hakkının ve savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğu, Anayasanın 36 ve HUMK.nun 73.maddesine aykırılık teşkil edeceği açıktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde ve özellikle bozmadan sonra yeni duruşma usulüne uygun biçimde davacı vekiline haber verilmeden taraf teşkili sağlanmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine 03.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.