Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2011/758 E. 2012/15259 K. 20.09.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/758
KARAR NO : 2012/15259
KARAR TARİHİ : 20.09.2012

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, tedavi giderinin kurumdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava; sigortalıya takılan ilaçlı stent bedelinin, yasal faizi ile Kurumdan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacıya, kalp rahatsızlığı nedeniyle yapılan tedavide ilaç salınımlı stent kullanıldığı ve bu malzemenin ortez niteliğinde olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, davacının bu tedavi giderini Kurum’dan isteyip isteyemeyeceği noktasındadır.
Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Yasa’nın 32. ve devamındaki maddelerdir. Anılan Yasa’nın 34/son maddesinde Kurum’un, sigortalının iyileşmesine yarayacak, yahut iş göremezliğini az çok gidermesi için gerekli görülecek protez, araç ve gereçleri, maddede belirtilen süreler ile bağlı olmaksızın sağlamak, onarmak ve tespit edilen süre ve şartlarla yenilemekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Görüldüğü gibi; protez araç ve gereçlerin temini konusunda yasa iki şart öngörmüş ve bunu “sigortalının iyileşmesine yarayacak” olma veya “iş göremezliği az çok giderecek” olma ifadeleri ile belirtmiştir. Aynı hüküm Yasanın Ek 32. maddesinde de yer almaktadır. Söz konusu hükümlerle, sigortalının iyileşmesine ya da iş göremezlik derecesine olumlu yönde katkısı olmayacak, hayati önemi haiz olmayan veya kişinin hayatını idame ettirmesi için zorunlu olmayan, protez, araç ve gereçlerin Kurum’ca karşılanmasının mümkün olmadığı ifade edilmekle, yapılacak sağlık yardımlarının kapsamı ve amacı bu şekilde belirlenmiş olmaktadır.
T.C. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 13.4.2009 tarih, 14918 sayılı duyurusunda; “ilaçlı stent kullanımı ve geri ödenmesine ilişkin 11.3.2009 tarihinde yapılan bilimsel komisyon toplantısında, kullanım açısından ilaçlı stentlerin ilaçsız stentlerle karşılaştırıldığında, halen mutlak bir endükasyonu olmadığı bilimsel konularda konunun araştırma konusu olduğu ve yeni gelişmelere göre konunun tekrar değerlendirilebileceği” yönünde karar verilmiştir.SGK Başkanlığı Sağlık işleri Genel Müdürlüğü Tedavi Hizmetleri ve Maluliyet Daire Başkanlığı’nın benzer bir olay nedeniyle verdiği 19.1.2006 tarih, 2329 sayılı mütalaasında; “daha önceki benzer başvurular nedeniyleilaçlı stentler konusunda bilimsel bir komisyon oluşturularak gerekli değerlendirmelerin yapıldığı, bilimsel gelişmelerin yakından incelenerek, günümüz şartlarında uzun dönem sonuçlarının beklenmesi gerektiği, tıp dünyasında konu ile ilgili yapılan çalışmalar neticesinde; yaygın kullanımı geçerli kılabilecek, kabul edilebilir yeterli veri sonuçları olmaması nedeniyle ilaçlı stentlerin kullanımının uygun olmadığı kanaatine varıldığı” belirtilmiştir.
Avrupa Kardiyoloji Derneğinin kardiyologlarının güncel önerisinin, “Klinik araştırmalar ışığında ilaçlı stentlerin daha üstün olduğu durumların (on-lable indications) stabil veya unstable angina pektoris, tek damar, çap 2.5-3.75 mm ve uzunluğu >28 mm’e kadar ve geniş bir alanın beslediği damarda (örneğin sol ön inen arterin başlangıç bölgesi) uygulanmasına ilişkin olduğu,” şeklinde olduğu tespit edilmiştir.
2008 yılı itibariyle, kliniklerce yapılan geniş çaplı araştırmalarda; ilaç salınımı yapan stentlerin diğerlerine göre uzun dönem ölüm veya kalp krizi (infarktüs) riskini daha çok azalttığına ilişkin veri bulunmamaktadır.
Uygulamada ilaç salınımı yapmayan stentlerde uzun yıllar girişim yapılmasını gerektirecek bir darlık tespit edilmediği, dolayısıyla ilaçlı stentlerin kullanımında halen zorunlu bir durumun söz konusu olmadığı, ilaç salınımı yapmayan stentlere göre bazı avantajlarından (uzun süre ikili anti-trombositer tedavi (Aspirin+Clopidogrel) tedavisi) dolayı tercih sebebi olabildiği, mevcut durum nedeniyle birçok Avrupa Birliği ülkesinde de zorunlu uygulamalar kapsamında olmadığı bilinmektedir.
Hatta ilaçlı stent takılan hastaların bazı ilaçlara daha uzun süre muhtaç olması, bu ilaçlara bir kaç gün ara vermek istenildiğinde stentin ani tıkanması ve ölümcül kalp krizi açısından büyük risk doğması gibi dezavantajları da vardır.
Görüldüğü gibi ilaçlı stentlerin, “hastanın iyileşmesine yarayacak olma” veya “iş göremezliği az çok giderecek olma” konusunda tıp dünyasında olumlu veya olumsuz bir görüş birliğinin henüz oluşmadığı, bazı avantajları olduğu gibi bazı dezavantajlarının da olduğu, her hastada aynı sonucu doğurmadığı, bazı özel durumlarda faydalarının olabileceği anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacının göğüs ağrıları şikayeti sonucu, Elazığ … Hastahanesi’ne başvurusu üzerine Koroner Arter Hastalığı teşhisi konulduğu ve ilaçlı stent takıldığı, davacıya takılan stentlerin; “iyileşmesine yarayacağı veya iş göremezliğini az çok gidereceğine” ilişkin Avukat, eczacı ve Kardiyoloji uzmanından alınan 17/09/2009 tarihli rapor ile 19/10/2010 tarihli Hacettepe Üniversitesi Kalp Damar cerrahisi anabilim dalı profösörlerinden alınan raporlarda bildirilen görüşlerin birbiriyle çelişik olduğu ve bu çelişkinin giderilmediği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; davacının tüm tedavi evraklarının, tedavi gördüğü sağlık kuruluşlarından getirtilerek Adli Tıp Kurumunun ilgili ihtisas dairesine gönderilmesi,
Adli Tıp İhtisas Kurulunca;
a) Davacının durumunun saptanması, (damarının ince yapılı olması, darlığın uzun olması, … hastalığı varlığı, tekrar daralma ihtimalinin yüksek ve aynı zamanda tehlikeli olacağı, çok kritik noktalarda darlıklar olması gibi bazı özel durumların olup olmadığının tespiti)
b) Buna göre ilaçlı stentlerin, hastanın iyileşmesine yarayacak veya iş göremezliğini az çok giderecek nitelikte olup olmadığının tespit ettirilmesi,
c) Rapora itiraz olması halinde Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 20/09/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.