Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2011/5343 E. 2012/23295 K. 13.12.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/5343
KARAR NO : 2012/23295
KARAR TARİHİ : 13.12.2012

MAHKEMESİ :… Mahkemesi

Davacı, kesilen yaşlılık aylığının tekrar bağlanmasına, biriken aylıkların faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Davacı, 3201 sayılı Yasa’ya göre yurtdışı hizmetlerini borçlanarak bağlanan yaşlılık aylığının, Türkiye’de 1479 sayılı Yasa kapsamındaki çalışması nedeniyle iptal edildiğini belirterek Kurum işleminin iptalini ve yaşlılık aylığının yasal faiziyle birlikte ödenmesini istemiş, son celse alacağa yönelik davasını takip etmeyeceğini belirtmiştir.
Mahkemece, davacı yararına olan 5997 sayılı Yasa’nın 14.maddesi ile değişik 3201 sayılı Yasa’nın 6/B maddesinin, yürürlüğe girdiği 19.6.2010 tarihinden önceki uyuşmazlıklara da uygulanacağı kabul edilerek Kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacıya 1479 sayılı Yasa kapsamında 7929 gün, 3201 sayılı Yasa kapsamında 1016 günlük yurtdışı borçlanması ve 600 gün askerlik borçlanması ile birlikte toplam 9545 prim ödeme günü karşılığında 1.5.2009 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, davacının 23.3.1987 tarihinden itibaren devam eden tüpgaz işinden dolayı vergi kaydının bulunduğu, davacının emekli olduktan sonra kendi nam ve hesabına çalışmasının devam ettiği, yurt dışı borçlanmasına istinaden yaşlılık aylığı bağlandığından 5754 sayılı Yasa ile değişik 3201 sayılı Yasa’nın 6/B ve 5510 sayılı Yasa’nın 4. maddesi uyarınca 5510 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği 1.10.2008 tarihinden sonra davacının yaşlılık aylığından sosyal güvenlik destek primi kesilmek sureti ile kendi nam ve hesabına çalışmasının mümkün olmadığından yaşlılık aylığının 2010/Mart tarihi itibari ile iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, yurtdışında geçen çalışmaların borçlanılması sonucu sigortalıya yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra, sigortalının Türkiye’de sosyal güvenlik kurumlarına tabi olacak şekilde çalışması durumunda 3201 sayılı Yasa’nın 6/B maddesi uyarınca yaşlılık aylığının kesilip kesilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinin “B” bendinde “Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan Türkiye’de sigortalı çalışmaya başlayanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilir. 31.5.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun sosyal güvenlik destek primi hakkındaki hükümleri, bu Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlar için uygulanmaz.” düzenlemesine yer verilmiştir. Her ne kadar, anılan yasada 19.06.2010 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5997 sayılı Yasanın 15. maddesi ile yapılan değişiklikle, 3201 sayılı Yasadan yararlanmak suretiyle aylık bağlananların, Türkiye’de sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışabileceği belirtilmiş ise de; yürürlük tarihi ve her yasanın kendi yürürlük döneminde uygulanması gerektiği gözetildiğinde, anılan değişikliğin davacı lehine uygulama olanağı bulunmamaktadır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 15.6.2012 gün 2012/21-196 E., 2012/396 K. sayılı kararında da aynı husus benimsenmiştir.
Mahkemece, davacının 23.3.1987 tarihinden itibaren devam eden vergi kaydı dikkate alındığında, 5997 sayılı Yasa’nın 15.maddesi ile 3201 sayılı Yasa’nın 6/B maddesinde yapılan değişikliğin, yürürlüğe girdiği 19.6.2010 tarihinden önceki uyuşmazlıklara uygulanmasının mümkün olmadığı gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
Kabule göre de; davacının alacağa ilişkin taleplerini atiye terk etmiş olmasına rağmen bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması hatalı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.12.2012 gününde oy birliği ile karar verildi.