YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/4572
KARAR NO : 2012/14006
KARAR TARİHİ : 10.09.2012
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, iş kazası sonucu maluliyete uğrayan davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, duruşmanın 14/12/2010 günlü son oturumunda tefhim edilen hüküm sonucu ile “….18.870.74 TL kaldığı anlaşıldığından bu miktarın maddi tazminat olarak takdirine,fazlaya ait talebin reddine , dava ve olay tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsiline ,manevi tazminat yönünden takdiren 10.000.00TL manevi tazminat takdirine, olay tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiz oranı ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiş, gerekçeli kararın hüküm sonucu kısmında “18.870.74 TL maddi tazminatın (1000 TL sinin dava tarihi olan 08/11/2006 dan ,bakiyesinin kaza tarihi olan 16/05/2006(tavzihle 19/06/2003)tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine ,10.000.00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 08/11/2006 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verildiği belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298.maddelerine göre yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Tarafların o dava yönünden, hukuk düzeninde hangi nedenle haklı veya haksız değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ca hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bulunan hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçildiği ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği karar (hüküm sonucu), esas karar olup, sonradan yazılan gerekçeli kararın hüküm sonucu ve gerekçe bölümünün bu karara aykırı olmaması gerekir. Oysa zaptın 14/12/2010 günlü oturumda tefhim edilen hüküm sonucu ile gerekçeli kararın hüküm sonucunun birbirine aykırı olduğu ,duruşma tutanağı ve gerekçeli kararın incelenmesinden açıkca anlaşılmaktadır. Bu aykırılığın giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gereği açıktır.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 10/09/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.