Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2011/15793 E. 2012/16491 K. 04.10.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/15793
KARAR NO : 2012/16491
KARAR TARİHİ : 04.10.2012

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, davalı kurum tarafından gönderilen ödeme emirlerinin zaman aşımına uğraması nedeniyle iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Davacı, davalı kurum tarafından davacı aleyhine tahakkuk ettirilen 2003 yılı 7 – 11 aylarına ait prim borçlarının zamanaşımına uğradığını bu nedenle kurum işleminin iptalini istemiştir.
Mahkemece zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmişse de, bu sonuç usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
Prim ve gecikme zammı yönünden Sosyal Sigortalar Kurumunun alacak hakkı, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi iken, 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 sayılı Kanun ile yapılan ve 8.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren; “Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun hükümleri uygulanır…” hükmü uyarınca Kurum alacakları yönünden 6183 sayılı Kanunun zamanaşımına ilişkin 102 vd. maddeleri geçerli olmuştur.
Ne var ki, 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde değişiklik yapan 5198 sayılı Kanun uyarınca, 6183 sayılı Kanunun 102. maddesinin, Kurumun süresinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde uygulanmayacağı hükme bağlamış bulunmaktadır. Bu düzenleme karşısında Kurumun sigorta priminden doğan alacakları 3917 sayılı Kanun değişikliğinden önce olduğu gibi Borçlar Kanununda belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresine bağlı olacaktır.
Uyuşmazlık; Kanun değişikliğinden önce tahakkuk eden prim ve faiz alacakları yönünden uygulanması gereken zamanaşımının, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı mı, yoksa 6183 sayılı Kanunun 102. maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi mi olacağı noktasına toplanmaktadır.
Hemen belirtelim ki, kanunlarda aksine bir düzenleme yer almaması halinde zamanaşımı başlangıcı yönünden “zamanaşımının alacağın muaccel olduğu tarihte başlayacağı…” na ilişkin Borçlar Kanununun 128. maddesi hükmü dikkate alınmalıdır.
Muacceliyet anının belirlenmesi, zamanaşımının başlangıcının ve buna bağlı olarak, somut uyuşmazlıkta uygulanacak yasa hükmünün saptanmasında önem taşımaktadır.
Muacceliyet, bir borç ilişkisinde, alacaklının edimi isteyebileceği ve borçlunun da bu isteme uyarak, edimi ifa etmekle yükümlü olduğu anı belirler. Bir başka deyişle, söz konusu anda borç, ifa kabiliyeti kazanır ve alacaklı yine o anda edimi kabul etmekle yükümlü olur. Bir alacağın ya da borcun muaccel olması, ilke olarak edimin ifası için öngörülmüş bulunan vadenin dolmasıyla gerçekleşir. Borcun ifası için öngörülen vade kanundan, işin özelliklerinden ya da dürüstlük kuralından çıkarılamıyorsa, bu durumda, BK m. 74 hükmü gereğince, borcun “hemen ifa ve derhal icrası talep edilebilir” hükmü uygulama bulacaktır.
506 sayılı Kanunun 80. maddesi, prim borcunun en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödeneceğini, 6183 sayılı Kanunun 102. maddesi, “amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrayacağı” hükme bağlanmıştır.
506 sayılı Kanunun 80.maddesi ile prim borcunun vadesinin belirlenmiş olması karşısında, kurum alacağının anılan tarihte muacceliyet kesbedeceği belirgindir.
Somut olayda, davacıya ait iş yerinin 2003 yılı Temmuz -Kasım, aylarına ait aylık sigorta Prim bildirgelerinden dolayı prim tahakkuk ettirilmiş ve gecikme zammının bu tarih itibariyle başlatılmış olması karşısında, anılan devrede yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi uyarınca, kurum alacaklarının tahsilinde gözetilecek zamanaşımı süresi 6183 sayılı Kanunun 102. maddesi uyarınca 5 yıl olarak belirlenmelidir.
5198 sayılı Kanunun 11. maddesi ile anılan Yasanın 80. maddesine getirilen düzenlemenin, yürürlük tarihi olan 6.7.2004 tarihinden sonra muaccel olan alacaklara uygulanması gerekmektedir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2006/21-546-565 ve 2006/21-806-814 sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.Bu durumda takip konusu borcun zamana aşımına uğradığı açıkça ortadadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde kamu borcunun ilişkin olduğu dönemin değil ödeme emrinin düzenlendiği tarihteki yürürlükte olan yasa hükmünün gözetileceği ve ödeme emrinin düzenlendiği 2009 yılındaki yürülükte bulunan 5198 sayılı Yasa uyarınca zaman aşımı süresinin B.K.125 maddesi uyarınca 10 yıl olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
27.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.