Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2011/15152 E. 2011/11678 K. 29.11.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/15152
KARAR NO : 2011/11678
KARAR TARİHİ : 29.11.2011

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı,sigortalılık başlangıç tarihinin 29.4.2008 olduğunun tesbitiyle aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava: 01.01.1991 doğumlu davacının 29.04.2008 tarihinde muvazaalı olarak sigortalı gösterildiğinden bahisle davacının sigortalılığının iptaline ilişkin kurum işlemlerinin iptali ile 29.04.2008 tarihinin sigorta başlangıcı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının çalışmalarının fiili ve gerçek olduğu kabul edilerek 29.04.2008 tarihinin sigorta başlangıç tarihi olduğunun tespitine karar verilmiş ise de bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Davacıya ait 29.04.2008 giriş tarihli işe giriş bildirgesinin davalı Kuruma süresi içerisinde verildiği ve 29.04.2008-10.05.2008 tarihleri arasında 12 günlük çalışmanın Kuruma bildirilerek primlerinin ödendiğine dair uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, 5510 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden önce, davacının fiili çalışma bulunmadığı halde, 506 sayılı yasa ile sigortalılara tanınan haklardan yararlanma amacıyla sigortalı olarak gösterilip gösterilmediği, giderek davacının somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece davacının çalışmasının fiili olduğu kabul edilerek sonuca gidilmiş ise de varılan bu sonuç eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olduğundan isabetsizdir.
Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır.
Davacı ile ilgili olarak işe giriş bildirgesinin ve yönetmelikte öngörülen diğer belgelerin süresi içerisinde davalı Kuruma verilmiş ise de, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirdiği memurunun 30.04.2010 günlü raporu ile tespit edilen olgular esas alınarak davacının dava dışı işyerinden verilen işe giriş bildirgesinin ve çalışmalarının iptaline gidildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan 5510 sayılı Yasanın 59. maddesinde de açıklandı üzere “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.”
Somut olayda: dava konusu çalışmaların bildirildiği işyerinden bildirilen çalışan sayısının 2008 yılı Nisan ayına kadar 20 kişinin altında olduğu, 2008 Mart ayında 14 kişinin çalıştığı bildirildiği halde 2008 yılının Nisan ve Mayıs aylarında çalışan sayısında ani artış olduğu, Nisan ayında 54 kişiye çıktığı, Nisan ayında bildirilen yaşları 18’in altında bulunan 39 kişi ile mayıs ayında bildirilen 23 kişi bakımından çalışmaların iptali yönüne gidildiği dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Dava dışı işveren şirket yönetim kurulu başkanı Kurum kontrol memuruna verdiği 09.10.2009 günlü beyanında, davacının fiili çalışmasına ilişkin belgesinin bulunmadığını, hatıra binaen sigorta ettirilen kişilerden olduğunu belirtmiş ve bu ifadesini imzası ile doğrulamıştır.
Mahkemece istemin davacının yaz aylarında okulun kapalı olduğu dönemde ve hafta sonları çalıştığına ilişkin tanık beyanlarına dayanılarak karar altına alındığı anlaşılmaktadır. Her şeyden önce dinlenen tanıkların işyerinde çalıştıklarına dair kendi beyanları dışında, dava konusu dönemde işverenin kayıtlarına geçmiş çalışmaları bulunan tanıklardan olup olmadığı belli değildir. Öte yandan işyerindeki çalışan sayısında 5510 sayılı yasanın yürürlüğünden hemen önce meydana gelen ani artışın ve özellikle bu artışın 18 yaş altındaki sigortalılardan oluşma nedenleri araştırılmaması, isabetli değildir. Kaldı ki davacının uyuşmazlık konusu dönemdeki yaşına göre Lise öğrencisi olduğu anlaşılmaktadır. Nisan ve mayıs aylarında ise okulların açık olduğu herkesçe bilinen bir olgu olup okuldaki devam durumunun, davacının hangi özelliği ile çalıştırıldığı, anılan tarih öncesi ve sonrasında davacının yaptığı işi yapan başka bir sigortalının bulunup bulunmadığının araştırılmaması da noksanlıktır
Yapılacak iş; davacının dava konusu dönemdeki okul devam durumunu, çalışan sayısındaki ani artışın ve davacının çalıştırılmasındaki işletme gerekliliğini araştırmak, işveren şirket yönetim kurulu başkanının çalışmanın fiili ve gerçek olmadığı, hatıra binaen sigortalı gösterildiğine dair beyanda bulunduğu da dikkate alınarak, uyuşmazlık konusu dönemde davalı işyerinden Kuruma çalışmaları bildirilen çalışanların, çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, Kurum kontrol memurunca düzenlenen tutanakların aksi ile gerçek çalışma olgusunun somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtlanmasından sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.