YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/9363
KARAR NO : 2010/13226
KARAR TARİHİ : 27.12.2010
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekili tarafından temyiz edilmesi ve davalılardan … Ltd.Şti. vekilince duruşmalı olarak talep edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 435/2 maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacıların 3 nolu ve davalıların 2 nolu bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, işkazası sonucu ölen işçinin yakınlarının manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir
Mahkemece manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile anne … için 35.000,00 TL, … …, … ve … için ayrı ayrı 15.000,00’er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacılara ödenmesine, fazla talebin reddine karar verilmiştir.
Davacılardan …’ in oğlu, diğer davacıların kardeşi olan … ‘in davalılardan … A.Ş.’nin üst işveren, davalı … Ltd. Şirketinin alt işveren olduğu işyerinde çalışmakta iken 11/11/2006 günü meydana gelen iş kazası sonucunda öldüğü, kazanın meydana gelmesinde ölen işçinin % 30, … A.Ş.’nin % 30 ve … Ltd. Şirketinin % 40 oranında kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı … …, … ve … yararına ayrı ayrı 10.000,00 ‘er TL manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken 15.000,00’er TL’sına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
3-Davacılar ölen işçinin annesi ve kardeşleri olup bu kişilerden her biri ayrı ayrı dava açabileceği gibi isterlerse birlikte de dava açabilirler. Davacılar arasında HUMK’unun 43.maddesine göre ihtiyari (isteğe bağlı) dava arkadaşlığı olup gerçekte dava arkadaşı sayısı kadar dava bulunmakta ise de bu davalar zaman, emek ve masraftan tasarruf sağlamak, tahkikat ve yargılamayı kolaylaştırmak ve çelişkili hükümlerin ortaya çıkmasını engellemek amacıyla birlikte görülmektedir. Bu nedenledir ki her bir davacı hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmalı, her bir davacının hak, alacak ve yükümlülükleri karar yerinde açıkça ve ayrıca gösterilmelidir. Somut olayda davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunması nedeniyle manevi tazminat yanında avukatlık ücretinin de her bir davacı için ayrı ayrı hüküm altına alınması gerekirken davacıların tümü yararına tek bir avukatlık ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden H.U.M.K.’nun 438/7. maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı davalıların avukatlık ücreti ile ilgili temyizleri bulunmadığı gözetilerek düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının tümüyle silinerek yerine,
“1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
Davacı … için 35.000,00 TL, davacılar …, … ve …’in her biri için 10.000,00′ er TL manevi tazminatın 11/11/2006 olay tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine, fazla talebin reddine,
2-Alınması gereken 3.861,00 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 1.552,50 TL harcın mahsubu ile kalan 2.308,50 TL nispi karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacılar tarafından peşin yatırılan 14,00 TL başvuru ve 1.552,50 TL nisbi karar ve ilam harcından oluşan toplam 1.562,50 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan … için 4.050,00 TL, davacılar …, … ve …’in her biri için 1.200,00 TL avukatlık ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ayrı ayrı ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince ret edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 5.700,00 TL avukatlık ücretinin davacılardan alınarak davalılara ödenmesine,
6-Davacılar tarafından yapılan 727,00 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre 410,91 TL ‘lik bölümünün davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine,” kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına,” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, fazla alınan temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 27/12/2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacılar murislerinin ölümü nedeniyle ayrı ayrı tazminat davası açma imkanı varken diğer bir ifade ile davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı mevcut olduğu halde birlikte tek bir dava açılmış ve sadece bir tane başvurma harcı yatırılmıştır.
Davacı vekili tek bir dosya için mesai harcamış, tek bir dosya üzerinden yargılama yapılmıştır.
3.12.2010 tarih ve 27774 sayılı Resmi gazetede yayınlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3.maddesinin 2.fıkrası “Müteselsil sorumlulukta dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddine, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” hükmünü getirmiştir.
Bu maddenin mefhumu muhalifinden dava sebebi tek ise avukatlık ücretininde müddeabih üzerinden tek olacağı sonucu çıkar. Aynı Ücret Tarifesinin 8’nci maddesinde de hangi hallerde ayrı ayrı avukatlık ücreti takdir olunacağı belirtilmiştir.
Dava tekdir. Başvurma Harcı tekdir. Bu durumda her bir dava arkadaşı için ayrı avukatlık ücreti takdiri gerekir şeklindeki Sayın Çoğunluğun görüşüne katılmadığımı saygıyla arz ederim.